Ingilizce-Türkçe Çeviri

  1. (söz, vait vb.) tutmak, sadık kalmak, sözünde durmak, (karar vb.'den) dönmemek, sebat etmek.
    He holds to his promise.
Ingilizce-Türkçe çeviriler: Atalay Sözlügü, 1. Basim

Ingilizce-Türkçe Ilgili Terimler

hold to one's opinion
fikrinde ısrar etmek Fiil
hold to a decision
bir karara bağlı kalmak Fiil
hold to account
sorumlu/mes'ul tutmak.
hold to bail
kefalet tertip etmek Fiil
hold to restrictive monetary policies
para kısıtlaması politikasına bağlı kalmak Fiil
hold to the buyer's order
müşterinin siparişine uymak Fiil
(car) to hold six people
altı kişi almak Fiil
(party) to hold
vermek Fiil
(university) to hold a course
ders vermek Fiil
be unable to hold a job
dikiş tutturamamak Fiil
cease to hold office
mevkiinden ayrılmak Fiil
cease to hold office
istifa etmek Fiil
cease to hold office
mevkinden ayrılmış olmak Fiil
cease to hold office
bir mevkiden ayrılmış olmak Fiil
fit to hold a candle
kâbına erişmek,
mec. eline su dökebilmek, boy ölçüşebilmek.
He is not fit to hold candle to
Ali when it comes to learning foreign languages.
gunpoint to hold at gunpoint
öldürme tehdidi altında tutmak Fiil
gunpoint to hold at gunpoint
silah tehdidi ile
have and to hold
bir gayri menkul temlik senedinde malik olmak niyetini ifade etmek Fiil
have and to hold
bir gayrimenkul temlik senedinde malik olmak niyetini ifade etmek Fiil
He can't hold a candle to you.
O senin eline su dökemez. Cümle
hold a candle to
boy ölçüşmek, denk olmak,
argo aşık atmak.
hold a candle to devil
şeytana yol göstermek, kötülere yardakçı olmak.
hold a position of management responsibility to business
yöneticilik sorumluluğu gerektiren bir mevkide bulunmak Fiil
hold a stick to
boy ölçüşmek, denk olmak,
argo aşık atmak.
hold a trustee to an account
bir kayyumu bir hesaptan sorumlu yapmak Fiil
hold fast to
sarılmak Fiil
hold fast to one's purpose
sebat etmek Fiil
hold firm to one's belief
inancına sımsıkı sarılıp elden bırakmamak Fiil
hold on to
tutunmak Fiil
hold out a hand to sb
birine yardım eli uzatmak Fiil
hold out a promise to sb
birini bir şey için ümitlendirmek Fiil
hold out an inducement to sb
birini kışkırtmak Fiil
hold out bright prospects to sb
birine geleceği parlak ve renkli göstermek Fiil
hold out to the end
sonuna kadar dayanmak Fiil
hold over a matter to the next meeting
bir konuyu gelecek toplantıya ertelemek Fiil
hold price increase to low level
fiyat yükselmesini düşük düzeyde tutmak Fiil
hold price to low level
fiyatların yükselmesini düşük düzeyde tutmak Fiil
hold sb's note to the grindstone
durmadan çalışmak Fiil
hold someone to his promise
birine sözünü tutturmak Fiil
hold someone to his word
birine vaadini tutturmak Fiil
hold someone to ransom
bir esir için fidye istemek.
hold someone up to ridicule
birini gülünç duruma düşürmek Fiil
hold the accused man to be innocent
(jüri) sanığı suçsuz ilan etmek Fiil
hold the key to the puzzle
bulmacanın anahtarı elinde olmak Fiil
hold the title to goods
malların sahibi olmak Fiil
hold up a mirror to one's contemporaries
çağdaşlarının aynası olmak Fiil
hold wage increase to 15 %
ücret zammını yüzde 15'te tutmak Fiil
line to hold on
hattı kapamadan beklemek Fiil
metal sleeve designed to hold a coffee cup or a glass
zarf
not fit to hold the candle to sb
eline su dökememek Fiil
not hold a candle to
kâ'bına erişememek, eline su dökememek, (mukayese kabul etmeyecek derecede) aşağı olmak.
He cannot
(= is not fit to) hold a candle to you: O sizin elinize su dökemez/kâ'bınıza erişemez/tırnağınız olamaz.
not to be fit to hold a candle to sb
birinin eline su dökememek Fiil
pay someone a hundred pounds to hold his tongue
birine yüz pound sus payı ödemek Fiil
qualification to hold the office of a judge
hâkimlik mevkii için aranan vasıflar
resolve to hold back nothing
hiçbir şeyi saklamamaya karar vermek Fiil
square someone to hold his tongue
dilini tutsun diye birine rüşvet vermek Fiil
sth designed to hold eight things
sekizlik
sth designed to hold eighty things
seksenlik
to be unable to hold the ship on her course
gezdirmek Fiil, Denizcilik
to have and hold
bir gayri menkul temlik senedinde malik olmak niyetini ifade eden deyim
to hold a hearing
oturum yapmak Fiil
to hold a second ballot
balotaj
to hold at gunpoint
silah tehdidi
to hold something above all else
birşeyi herşeyin üstünde tutmak Fiil
to hold stock as security
elinde teminat olarak hisse senedi tutmak Fiil
to hold stock for a rise
fiyatlar yükselecek diye elinde hisse senedi tutmak Fiil
to hold stocks
elinde hisse senedi olmak Fiil
to hold the line
hattı kapamadan beklemek Fiil, İletişim
to hold the sides with laughter
katılırcasına gülmek, güle güle kasıkları çatlamak.
He made us cry with laughter: Okadar güldürdü
ki gözlerimizden yaş geldi.
to hold/keep at bay
(bir kimseyi/şeyi) uzak tutmak, uzaklaştırmak, yaklaştırmamak, kıpırdatmamak.
He kept me at bay with
a long knife. He keeps illness at bay by eating lots of oranges.
to hold/keep the enemy at bay: düşmanı iyice kıstırmak, düşmana göz açtırmamak.
Ingilizce-Türkçe terim çevirileri: Zargan Ltd.