shell

English-Turkish Translation

  1. Noun, Military kovan
  2. Noun, Military mermi kovanı
  3. Noun, Military fişek kovanı
  4. Noun kabuk, kavkı, istiridye kabuğu.
    sea shell: deniz kabuğu.
  5. Noun yumurta kabuğu.
  6. Noun ceviz, fındık, badem vb. kabuğu.
  7. Noun sert mahfaza/kılıf/tabaka.
    shell ice: buz tabakası.
  8. Noun içe kapalılık.
    One could not penetrate his shell.
  9. Noun mermi kovanı.
  10. Noun mermi, gülle, obüs.
    shells bursting all around: etrafta patlayan gülleler.
    shell hole:
    patlayan merminin toprakta açtığı çukur.
    shell shock: savaştan ilerigelen ruhsal çöküntü.
  11. Noun bina iskeleti.
    After the fire, only the shell of the school was left.
  12. Noun ekmek kadayıfı gibi önceden fırınlanmış tatlı hamuru.
  13. Noun, Physics kabuk: (a) atom içinde enerji seviyeleri aynı olan elektronlardan oluşan katman, (b) enerjileri yaklaşık
    olarak eşit olan çekincikler
    (nuclein) grubu.
  14. Noun ince uzun yarış sandalı.
  15. Noun yumuşakça, kabuklu hayvan (salyangoz vb.).
  16. Noun ceket altına giyilen kolsuz kadın bluzu.
  17. Verb kabağunu çıkarmak/soymak.
  18. Verb (darı, mısır, buğday vb.) koçandan/başaktan ayır(ıl)mak, tanele(n)mek.
  19. Verb gülle yağdırmak, bombardıman etmek.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

come out of one's shell
çevresiyle ilgilenmek, başkalarile dostluk kurmak, kabuğundan çıkmak.
retire into one's shell
kabuğuna çekilmek, içine kapanmak, çevresiyle ilgiyi kesmek.
shell out one's money
parasını ortaya koymak Verb
shell out one's money
parasını istemeye istemeye vermek Verb
(peas , beans) to shell
ayıklamak Verb
agate shell
akikli salyangoz kabuğu (bunlardan bazıları karada raslanan en iri kabuklardır).
anti-aircraft shell
uçaksavar mermisi Noun, Military
ark shell
sankabuklu
(Arcidae): kabuğu sandala benzeyen çift kabuklu yumuşakça. Noun
blind shell
ateş almama
blind shell
kör mermi
bomb shell
beklenilmeyen bir şok
corporate shell
nakitten başka sabit mal varlığı bulunmayan şirket
corporate shell
nakitten başka sabit malvarlığı bulunmayan şirket
ear shell
abalone Noun
electron shell
elektron kabuğu Noun, Biology
gas shell
zehirli gaz bombası/mermisi.
half shell
yarım kabuk: midye, istiridye vb. gibi iki kabuklu deniz hayvanlarının kabuklarının her biri. Noun
hard- shell
uzlaşmaz kimse
hard- shell
sert kabuklu
hard- shell
(US) çetin ceviz
in the shell
daha gelişim aşamasında
lamp shell
şişe-kabuklu: lamba şişesine benzeyen kabuklu hayvan. Noun
moon shell
deniz salyangozu
(Naticidae). Noun
mortar shell
havan mermisi Noun, Military
mortar shell
havan mermisi Noun, Military
oyster shell
istiridye kabuğu.
pattie shell
etli/sebzeli börek.
pen shell
pina Noun, Zoology
razor shell
deniz çakısı, ustura midyesi
(Ensis directus).
shot shell
fişek
shot shell
av fişeği
spent shell
boş kovan Noun, Military
spent shell
boş mermi kovanı Noun, Military
spent shell
boş fişek kovanı Noun, Military
star shell
ışık mermisi: geceleri hedefleri aydınlatmakta kullanılan top mermisi. Noun
tooth shell
sandalımsı yumuşakça
(Scaphopoda). Noun
tortoise shell
bağa, kaplumbağa kabuğu.
tortoise shell
nimfa kelebeği
(Nymphalis californica). Noun
shell bank
tabela bankası Noun, Banking
shell bank
tabela banka Noun, Criminal Law
shell bean
kabuklu fasulye/bakla/bezelye.
shell casing
kovan Noun, Military
shell casing
mermi kovanı Noun, Military
shell casing
fişek kovanı Noun, Military
shell company
tabela şirket Noun, Criminal Law
shell construction
kabuk inşaat, ince eğri yüzeyler şeklinde betonarme inşaatı.
shell corporation
paravan şirket Noun, Law
shell foundation
kabuk temel Noun, Construction
shell game
üçkâğıtçılık.
shell jacket
sıcak ülkelerde smokin yerine giyilen dar ve kısa ceket. Noun
shell of a factory
bir fabrikanın iskeleti
shell out
(para) vermek/sökülmek, ödemek.
shell out some money
masraf görmek Verb
shell parakeet
muhabbet kuşu
(Melopsittacus undulatus): sarı-siyah benekli yeşilimsi tüylüleri ve birçok değişik
renklileri vardır; evlerde beslenir.
Noun
shell proof
şarapnel işlemez
shell shock
savaştan ileri gelen ruhsal çöküntü
bearing shell S
rulman yatağı
have never got much beyond the shell stage
gelişmeden kalmış olmak Verb
spent shell casing
boş kovan Noun, Military
spent shell casing
boş mermi kovanı Noun, Military
spent shell casing
boş fişek kovanı Noun, Military
she'll
she shall.
English-Turkish phrases from Zargan's own database