decide

  1. Verb kararlaştırmak, karar vermek.
    I decided to go home. Nothing has been decided yet.
    to decide
    upon a day: bir gün kararlaştırmak/tespit etmek.
    to decide on: bir şeye (bir şey lehinde) karar vermek.
    I decided on going there.
  2. Verb hüküm/karar vermek.
    decide against a thing: bir şeyin aleyhinde karar/hüküm vermek.
    decide
    for (in favor of) a thing: bir şey lehinde karar vermek.
    The judge decided the case in favor of the plaintiff.
  3. Verb karara/hükme var(dır)mak, anlaşmaya var(dır)mak, karara/anlaşmaya bağlamak.
    The new evidence decided him.
  4. Verb uzlaş(tır)mak, çekişmeli/münazaalı bir konuyu karara bağlamak/halletmek, ara bulmak, sonuca ulaştırmak,
    tayin/tespit etmek.
    to decide an argument. One blow decided the fight.
    to decide someone's fate: bir kimsenin kaderini tayin etmek.
  5. Verb (resmî kararı/hükmü) açıklamak, ilân etmek.
karar ona kalmış
karar birine kalmak Verb
bir muharebenin sonucunu tayin etmek Verb
bir davada karar vermek Verb
bir anlaşmazlık hakkında karar vermek Verb
kanunun bir hususu hakkında karar vemek Verb
izin yapmaktan vazgeçmek Verb
davacı aleyhine karar vermek Verb
oy çoğunluğuyla karar vermek Verb
oyçokluğu ile karar vermek Verb
oy çokluğu ile karar vermek Verb
mevzuat ve içtihada bakmaksızın, hakkaniyeti esas alarak karar vermek Verb, Law
birinin lehine karar vermek Verb
temyizsiz karar vermek Verb
temyiz söz konusu olmaksızın kesin karar vermek Verb
vazgeçmek Verb
uygun bir vakti tespit etmek Verb
uygun bir vakit tespit etmek Verb
elde yeterli neden olmadan karara varmak Verb
dosyayı tetkik ederek karar vermek Verb
dosyalara bakarak karar vermek Verb
bir konu üzerinde değerine göre karar vermek Verb
numarasını vermek Verb
bir şeye aklı kesmek Verb
bir konu hakkında karar vermek Verb
konu hakkında karar vermek Verb
ittifakla karar vermek Verb
bir gün üzerinde karar vermek Verb
bir şeye karar vermek Verb
bir belgenin delil olarak kabul edilip edilmeyeceğine karar vermek Verb