bir kimsenin gözbebeği/gözdesi/gözünün nuru.
hıncını odacıdan çıkarmak
Verb
âyin esnasında papaza yardım eden çocuk.
bir kişi ya da partiyi perde arkasından yöneten kişi
uşak, hizmetçi, ayak işleri gören çocuk.
Noun
bir teşebbüste ağır/yüklü sorumluluğu üzerine alan kimse.
Noun
koro şarkıcısı (erkek)/müzikal komedi dansörü.
evci, akşamları evine giden yatılı öğrenci.
Noun
ayak işlerine koşulan çocuk
gözde, el üstünde tutulan kimse.
gözde olan, başkalarından üstün tutulan, özel himaye gören.
The teacher's fair-haired boy.
(Br) bir okulun alt sınıflarında okuyan çocuk
haber getirip götüren oğlan çocuğu
eski arkadaş, okul arkadaşı.
dinç ihtiyar, yaşlı fakat canlı ve neşeli kişi.
Noun
eski öğrenci, özellikle ilkokul öğrencisi.
Noun
(samimî bir arkadaşa hitapta kullanılır) kardeşim, arkadaşım, sevgili dostum, azizim.
Noun
uzunsaç: omuza kadar uzayıp kıvrılan kadın saç modası.
Noun
gazeteci, gazete satan çocuk.
Noun
Çocuk Esirgeme Kurumu koruması altındaki çocuk
lobutçu: bowling oyununda devrilen lobutları dizen ve topu geri atan çocuk.
Noun
(a) (eskiden gemilerde) toplara barut getiren miço, (b) barutçu, patlayıcı maddeyi yerleştirip patlatan kimse.
gürültücü zorba/kabadayı/külhani, sokak serserisi. (İngilterede Elizabeth-Jacob devrinde geçenleri haraca kesen serseriler).
ayakkabı boyacısı , lostracı
satılacak malları dükkâna dizen kimse.
kral Edward VII zamanına ait elbiseleri giyen genç, külhanbeyi.
sucu, saka, işçilere/sporculara su götüren kimse.
Noun
(a) başkalarının yaptığı kabahatin cezasını çeken kimse, (b) (eskiden) genç prensle beraber yeiştirilen
ve prens yerine cezalandırılan delikanlı.
çocuğu cezaya bırakmak
Verb
çoğunlukla aynı okulda okumuş eski öğrencilerin kurdukları toplumsal ve iş ilişkileri dayanışması örgütü