boy

English-Turkish Translation

  1. oğlan, oğul, (18 yaşından küçük) erkek çocuk.
    boys will be boys: Çocuk çocuktur/çocukluğunu yapacak.

    I have known him from a boy: Onu çocukluğundan beri tanırım.
    I lived here as a boy: Çocukluğum burada geçti.
    Bad boy! = Naughty boy! Yaramaz çocuk!
  2. delikanlı, henüz tam olgunlaşmamış genç adam.
  3. (samimî konuşmalarda) erkek.
  4. (ırk, milliyet, meslek vb. bakımından hakir görülen) adam, herif.
  5. uşak, hizmetkâr, genç hizmetçi.
  6. Maritime Traffic acemi denizci veya balıkçı.
  7. ulan! vay canına! tüü be! (hayret, şaşkınlık, tasvip, nefret, istikrah, tiksinme, memnuniyetsizlik vb.
    ifade eder).
    Boy! What a bad weather! Vay canına, ne berbat hava.
    Oh boy! I forgot my wallet at home : Tüü! Cüzdanımı evde unuttum.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

someone's blue-eyed boy
bir kimsenin gözbebeği/gözdesi/gözünün nuru.
vent one's anger on the office boy
hıncını odacıdan çıkarmak Verb
altar boy
âyin esnasında papaza yardım eden çocuk.
backroom boy
bir kişi ya da partiyi perde arkasından yöneten kişi
back-room boy
yöneten
back-room boy
özel siyasi danışman
back-room boy
(US) bilgili eksper
black boy
grass tree Noun
blue-eyed boy
gözde çocuk
bus boy
garson yardımcısı. Noun
button boy
komi
button boy
otelde asansörcü
cabin boy
muço, kamarot.
chore boy
uşak, hizmetçi, ayak işleri gören çocuk. Noun
chore boy
bir teşebbüste ağır/yüklü sorumluluğu üzerine alan kimse. Noun
chorus boy
koro şarkıcısı (erkek)/müzikal komedi dansörü.
clapper boy
şakşakçı.
college boy
öğrenci
corner boy
külhanbeyi
day boy
evci, akşamları evine giden yatılı öğrenci. Noun
deck boy
acemi gemici
deck boy
miço
delivery boy
dükkân çırağı
delivery boy
ayakçı
delivery boy
haberci
dough boy
(US) asker
elevator boy
asansörcü
errand boy
ayak işlerine koşulan çocuk
fair-haired boy
gözde, el üstünde tutulan kimse.
fair-haired boy
gözde olan, başkalarından üstün tutulan, özel himaye gören.
The teacher's fair-haired boy.
farm boy
çiftlik işçisi
hall boy
(US) uşak
lift boy
asansörcü
lift boy
(Br) asansörcü
lower boy
(Br) bir okulun alt sınıflarında okuyan çocuk
messenger boy
haber getirip götüren oğlan çocuğu
new boy
yeni kaydedilmiş öğrenci
news boy
gazeteci
office boy
odacı, hademe. Noun
old boy
eski arkadaş, okul arkadaşı.
old boy
dinç ihtiyar, yaşlı fakat canlı ve neşeli kişi. Noun
old boy
eski öğrenci, özellikle ilkokul öğrencisi. Noun
old boy
old chap Noun
old boy
(samimî bir arkadaşa hitapta kullanılır) kardeşim, arkadaşım, sevgili dostum, azizim. Noun
page boy
uzunsaç: omuza kadar uzayıp kıvrılan kadın saç modası. Noun
paper boy
gazeteci, gazete satan çocuk. Noun
parish boy
Çocuk Esirgeme Kurumu koruması altındaki çocuk
pin boy
lobutçu: bowling oyununda devrilen lobutları dizen ve topu geri atan çocuk. Noun
powder boy
(a) (eskiden gemilerde) toplara barut getiren miço, (b) barutçu, patlayıcı maddeyi yerleştirip patlatan kimse.
rebellious boy
asi oğlan
rent boy
erkek fahişe
rent boy
genç
roaring boy
gürültücü zorba/kabadayı/külhani, sokak serserisi. (İngilterede Elizabeth-Jacob devrinde geçenleri haraca kesen serseriler).
servant boy
uşak
shoeshine boy
boyacı
shoeshine boy
ayakkabı boyacısı , lostracı
show boy
örnek öğrenci
stock boy
satılacak malları dükkâna dizen kimse.
street boy
sokak çocuğu
street boy
(Br) sokak çocuğu
teddy boy
kral Edward VII zamanına ait elbiseleri giyen genç, külhanbeyi.
telegraph boy
telgraf getiren çocuk
toy boy
koşum kayışı
warehouse boy
depoda çalışan işçi
warehouse boy
depo da çalışan işçi
water boy
sucu, saka, işçilere/sporculara su götüren kimse. Noun
whipping boy
(a) başkalarının yaptığı kabahatin cezasını çeken kimse, (b) (eskiden) genç prensle beraber yeiştirilen
ve prens yerine cezalandırılan delikanlı.
yellow boy
(Br) külçe altın
boy friend
erkek arkadaş
boy scout
izci (erkek çocuk). Noun
a boy's job
çocuk işi
give a boy detention
çocuğu cezaya bırakmak Verb
new boy or bug
işe yeni alınmış memur
new boy or bug
yeni alınmış memur
old boy net (work)
çoğunlukla aynı okulda okumuş eski öğrencilerin kurdukları toplumsal ve iş ilişkileri dayanışması örgütü
English-Turkish phrases from Zargan's own database

Turkish-English Translation

  1. Noun length
  2. Noun height
  3. Noun size
  4. Noun stature
  5. Noun tallness
  6. Noun magnitude
  7. Noun extent
  8. Noun dimension
  9. Noun amplitude
  10. Noun proportions
  11. Noun measurement
  12. Noun expanse
  13. Noun stretch
  14. Noun tribe
  15. Noun clan
  16. Noun dynasty
  17. Noun family
  18. Noun kinship group
  19. Noun family line
  20. Noun kinfolk
  21. Noun kinsfolk
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

(televizyon) yayın dalga boyu
beam width
aile boyu
family size (d) (packet
aile boyu
family size Noun, Advertising
bir kitap ya da dergi sayfasının boyu
format
boy abdesti
full ablution Noun, Religion-Faith
boy abdesti
full-body ablution Noun, Religion-Faith
boy abdesti
ghusl Noun, Religion-Faith
cep boyu
pocket size (d
cep boyu
pocket size (d)
dalga boyu
wave length
depo boyu
stock size
diz boyu
knee- length
diz boyu
knee deep
dizginin boyu
page depth
en düşük ilan boyu
minimum linage Advertising
etek boyu
hemline
film boyu
film format
film boyu
film gauge
hayat boyu
lifelong
insanın doğal boyu
stature
kıyı boyu
coastline
kıyı boyu
coast line
kol boyu
arm's length
kol boyu
at arm's length
lastik boyu
tire size
ömür boyu
for life Noun
ömür boyu
permanent Noun
ömür boyu
perpetual Noun
ömür boyu
forever Noun
ömür boyu
lifetime Noun
ömür boyu
lifelong Noun
ömür mrü boyu
lifelong
sayfa boyu
whole page
su diz boyu
the water is knee-deep
tam sayfa boyu
page size
Türk boyları
Turkic tribes Proper Name
Türk boyu
Turkish tribe Proper Name
yalı boyu
beach
yalı boyu
seaboard
yalı boyu
shore
asgari ekonomik boy
minimum economic size
battal boy
out size
battal boy
outsize
battal boy
unusual size
büyük boy
;
büyük boy
wide size
büyük boy
high size Advertising
büyük boy
king size
büyük boy
large-sized
büyük boy
large size
büyük boy
large- sized
büyük boy
jumbo size
çok büyük boy
outsize
en uygun boy
optimum size
kullanılmayacak boy
odd size
kullanışlı boy
handy size
kurumsal boy
institutional size
orta boy
middle size
standart boy
standard size
tam boy
full scale
boy ...
phratral
boy atmak
to gain in Verb
boy atmak
to grow up Verb
boy atmak
to grow in height Verb
boy aynası
cheval glass Noun
boy bos
stature
boy çekimi
full shot
boy çeşitleri
range of sizes Noun
boy dayaması
length stop Noun, Transport
boy farkı
height difference Noun
boy giymek
to wear a certain size Verb
boy göstermek
to feel one's oat Verb
boy göstermek
to show oneself off Verb
boy göstermek
to put in an appearance Verb
boy hedefi
butt
boy kesme
cut-to-length Noun, Machines
boy ölçüşmek
to equal Verb
boy pos
form
boy pos
figure
boy sırasına göre dizmek
to arrange according to size Verb
(fotoğraf) boy resmi
stand- up
bir boy büyüğü
next larger size
biriyle boy ölçüşmek
to try conclusions with sb Verb
biriyle boy ölçüşmek
to measure swords with sb Verb
büyük boy ambalaj
giant (size) package
büyük boy baskı
folio edition
büyük boy gazete sayfası
blanket sheet Noun
büyük boy ilanlar
large space ads Noun
her boy ve stilde
in all sizes and styles
küçük boy baskı
pony edition
orta boy araba
intermediate
orta boy piyasada satılan boy
medium size commercial size
tam boy portre
full- length portrait
taşınabilir büyük boy radyo-teyp
ghetto- blaster
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Bir şeyin yere değen veya yere ... yüksek noktası arasındaki mesâfe
  2. Yem olarak da kullanılan, burçağa benzer ... tahıl çeşidi, boy otu
  3. Aynı soy ve âileden sayılan, bir ... kollarından her biri, kabîle
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.