delik açmak veya kesici bir aletle deliği genişletmek.
(tünel/yeraltı geçidi/petrol kuyusu/maden ocağı kuyusu vb.) açmak. to bore a tunnel through the Alps.
to bore an oil well 1,000 m. deep.
sondaj yapmak. to bore for water/minerals.
delinmek. Certain types of steel do not bore well.
bore into/through: (kalabalığı vb.) yarmak, yararak yol açmak. to bore one's way) through the crowd.
delik, oyuk, çukur.
silindirik deliğin iç çapı.
can sıkmak, usandırmak, taciz/bizar etmek, baş ağrıtmak. The meeting bored me. to bore someone
stiff/to death/to tears: son derece canını sıkmak. to bore the pants off someone: son derece bizar/taciz etmek. to be boreed stiff/to death: can sıkıntısından/sıkıntıdan patlamak.
cansıkıcı/usandırıcı kimse/olay/şey, baş belası, muacciz.
Noun (ânî yükselerek nehir ağzından içerilere ilerleyen) met dalgası.