will

English-Turkish Translation

  1. Noun, Civil Law vasiyet
  2. Verb şahıs için
    şimdiki zaman
    wilt,
    geç. z.
    wouldest/wouldst. 1. Yardımcı fiil:
    mastardan önce gelerek gelecek zaman kipini yapar. Birinci şahıs ile kullanılırsa karar, vait vb..
  3. Verb ve
  4. Verb şahıslarla ise sırf gelecek bir eylemi belirtir.
    I will come right over. She vill visit you tomorrow.
    2. istek, arzu vb. bildirir:
    Will you come now? The doctor will see you now.
  5. Verb beklenen, yapılması gereken şeyi bildirir:
    You will report to the principal at once.
  6. Verb vukuu muhtemel veya muhakkak olayı bildirir:
    Accidents will happen: Kazanın önüne geçilmez.
    The
    oil will float on water: Yağ su üstünde yüzer.
  7. Verb alışılmış eylemi bildirir:
    You will often see him sitting there.
    He would always visit her
    on Sunday: Her pazar onu ziyaret ederdi.
  8. Verb yetenek bildirir:
    The ship will survive any storm: Gemi her türlü fırtınaya dayanır.
    This flower
    will grow even in sand: Bu çiçek kumda bile yetişir.
  9. Verb emir, rica vb. bildirir:
    Will you close the door: Kapıyı kapatır mısınız?
    Will you do what
    I say: Dediğimi yapacak mısın (yapmalısın, aksi halde …)
  10. Verb tahmin, olasılık bildirir:
    You vill not have fogotten him: Herhalde onu unutmamışsınızdır.
    This
    letter will be for me: Bu mektup benim galiba.
  11. Verb istemek, arzu etmek, hoşlanmak.
    Go where you will: İstediğin yere git.
    Ask, if you will, who
    the owner is: İstersen sahibinin kim olduğunu sor.
  12. Noun irade.
    A good leader must have a strong will. Free will makes us able to choose our way of life.
  13. Noun dilek, istek, arzu, murat.
    the will to live: yaşamak arzusu.
    of one's own free will: kendi
    isteği/arzusu ile.
    with a will: azim ve istekle, canü gönülden.
    They set to work with a will.
    With the best will in the world I can't do it: Bütün isteğime rağmen yapamam.
    work one's will upon someone: bir kimseye istediğini yaptırmak.
  14. Noun meram, azim, maksat, niyet.
    good will: iyi niyet, hüsnü niyet, hayırhahlık.
    ill will: kötü
    niyet/kin/garez/husumet.
    Where there's a will, there's a way: Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz = Meram edilirse her şey yapılabilir.
    have a will of one's own: aklına geleni yapmak istemek, bildiğinden şaşmamak, inatçı olmak.
    take the will for the deed: niyeti eylem saymak.
  15. Noun vasiyetname.
    make one's will: vasiyetnamesini yazmak.
    The last will and testament of … :
    … in son vasiyetnamesi (vasiyetnameye başlarken kullanılan tümce).
  16. Verb istemek, arzu etmek, arzulamak.
    To will is not enough, one must do.
    Whether you will or not:
    İstesen de istemesen de = ister istemez.
  17. Verb meram etmek, azmetmek.
    He can walk if he wills it.
  18. Verb niyetlenmek, niyet etmek.
  19. Verb karar vermek, kararlaştırmak.
    Others debate, but the king wills.
  20. Verb kastetmek, amaçlamak, amaç/gaye edinmek.
    If he wills success, he can find it.
  21. Verb gerçekleşmesini tahayyül etmek.
  22. Verb vasiyet etmek, vasiyetle bırakmak.
    Grandfather willed me his watch.
  23. Verb irade gücü ile/etki altında bırakarak kontrol etmek, hipnotize etmek.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

against one's will
isteğine karşı, arzusuna rağmen, istemediği halde, istemeye istemeye.
I did it against my will:
İstemeyerek/istemeye istemeye yaptım.
at one's own sweet will
keyfine göre, canı nasıl isterse.
bed someone to one's will
birine kendi iradesine boyun eğdirmek Verb
doing something against one's will
zoraki
enforce one's will upon sb
kendi iradesini başkasına zorla kabul ettirmek Verb
exercise one's will
iradesini beyan etmek Verb
expression of one's will
irade beyanı
give expression to one's will
iradesini beyan etmek Verb
give someone something in one's will
birine vasiyetinde bir şey vermek Verb
give someone something in one's will
birine vasiyetinde birşey vermek Verb
have someone down in one's will for $ 200 , 000
000 dolar bırakmak Verb
have someone down in one's will for $ 200,000
vasiyetnamesinde birine 200,000 dolar bırakmak Verb
include someone in one's will
birini vasiyetnamesine dahil etmek Verb
make one's will
vasiyetnamesini yazmak Verb
mention someone in one's will
vasiyetnamesine birini almak Verb
mention someone in one's will
birini vasiyetnamesine almak Verb
mention someone in one's will
birini vasiyetname sine almak Verb
of one's own will
kendi özgür irade siyle
of one's own will
kendi özgür iradesiyle
put one's signature to a will
imzasını bir vasiyetnameye atmak Verb
put someone in one's will
birini vasiyetinde düşünmek Verb
remember someone in one's will
birini vasiyetnamesinde unutmamak Verb
transit one's property by will
malıni mülkünü vasiyetle bırakmak Verb
transit one's property by will
malını mülkünü vasiyetle bırakmak Verb
transmit one's property by will
vasiyetle
transmit one's property by will
emlakini temlik etmek Verb
will one's money to a hospital
parasını vasiyetle bir hastaneye bırakmak Verb
work one's will
hedefine varmak Verb
write one's will
vasiyetnamesini yazmak Verb
a forged will
sahte vasiyetname düzenlemek Verb
administer a will
vasiyetnameyi icra mevkiine koymak Verb
against the will
ona rağmen
against the will
arzuya karşı
against the will
(birisinin) arzusuna rağmen
against the will
arzu hilafına
against your will
arzu nuz hilafına
alternative will
vasiyet edenin öngördüğü olayın yer alması halinde kendisinin son vasiyeti olarak kabul edilecek iki ayrı vasiyetten biri
ambulatory will
muayyen bir süre içinde kabili rücu vasiyet
ancient will
vasiyetname sahibinin ölümünden itibaren geçen otuz yıldan daha eski vasiyetname
ancient will
eski vasiyetname
at will
istediği zaman, canı istediği gibi, keyfince, arzusuna/keyfine göre, keyfî olarak.
To wander at will
through the countryside.
attest a will
bir vasiyetnamenin düzenlenmesinde tanık olarak bulunmak Verb
attest a will
vasiyetnamenin düzenlenmesinde tanık olarak bulunmak Verb
attestation of a will
vasiyetname tasdiki
attested will
tanıklarca imzalı vasiyetname
attested will
tanıklar huzurunda imzalanmış vasiyetname
bad will
kötü niyet
beneficiary under a will
vasiyet alan
benefit by a will
vasiyetnameden yararlanmak Verb
break a will
bir vasiyeti bozmak Verb
breaking a will
itiraz üzerine bir vasiyetnamenin iptali
by will
vasiyet üzerine
by will
rıza ile
by will
vasiyetnameyle
cancel a will
vasiyetnameyi iptal etmek Verb
cancelled will
iptal edilmiş vasiyetname
cancelled will
iptal edilmiş bir vasiyetname
cast iron will
sağlam iradeli
caveat to will
vasiyetnamenin feshi davası Noun
clause of a will
bir vasiyetnamenin maddeleri Noun
closed will
gizli vasiyetname
conditional will
şarta bağlı vasiyet
conjoint will
ortak vasiyetname
contest a will
vasiyetnamenin geçerliliğine itiraz etmek Verb
counter (double) will
karşılıklı vasiyetname
countermand a will
bir vasiyetnameyi iptal etmek Verb
countermand of a will
bir vasiyetnameyi iptal etme
deposit a will
bir vasiyetnameyi emanete tevdi etmek Verb
devise by will
bir mülkü vasiyetle bırakmak Verb
devise by will
vasiyetle bırakmak Verb
dispose by will
vasiyet üzerine tasarruf etmek Verb
dispose of by will
vasiyetname ile miras bırakmak Verb
disposition by will
ölüme bağlı tasarruf
double will
iki kişinin ortaklaşa yaptıkları vasiyetname
draw up a will
vasiyetname düzenlemek Verb
end of will
vasiyetname sonu
essence of a will
vasiyetnamenin özü
establish a disputed will
anlaşmazlık konusu bir vasiyeti geçerli kılmak Verb
establish a will
itiraz edilen vasiyetnamenin geçerliliğini ispat etmek Verb
estate at will
her an feshi kabil sözleşme ilişkisi
execution of a will
vasiyetname yapma
fabricate a will
uydurma vasiyetname düzmek Verb
fabricate a will
sahte vasiyetname yapmak Verb
file a will
vasiyetname hazırlamak Verb
flaw in a will
vasiyetnamedeki bir eksiklik
foq- will
özgür irade
foq- will
elindelik
foreign will
bir yabancının vasiyeti
forged will
sahte vasiyetname
forged will
düzme vasiyetname
free will
elindelik, istenç, seçme, ihtiyar. Noun
free will
özgür istenç, hür irade: bir kimsenin çeşitli yollardan birini seçme yeteneğinin dış etkenlere değil
kendi istek ve iradesine dayandığı öğretisi.
Noun, Philosophy
free will
hür irade Noun, Religion-Faith
general will
genel irade
good will
iyi niyet, hüsnüniyet, hayırhahlık. Noun
good will
uysallık, seve seve anlaşma/razı olma. Noun
good will
(ticaret/iş hayatında) itibar, iyi tanınma, güvenilme, şöhret. Noun
holographic will
elle yazılmış vasiyetname
ill will
kötü niyet, kin(darlık), garaz, düşmanlık, adavet, husumet.
bear someone ill will: birine kin/garaz
beslemek, kin gütmek.
feel/show ill will to towards someone: birine karşı kin/nefret duymak/göstermek.
Noun
ill- will
kötü niyet
immovable will
sarsılmaz irade
informal will
belli bir biçime bağlı olmayan vasiyetname
insinuation of a will
bir vasiyetnameyi kaydetme
invalid will
geçersiz vasiyetname
invalidate a will
bir vasiyetnameyi geçersiz kılmak Verb
iron will
demir gibi irade
joint will
ortak vasiyet
joint will
(US) ortak vasiyetname
later will
daha sonradan yapılmış vasiyetname
lost will
kaybolmuş (bulunamayan) vasiyetname
mark of good will
iyi niyet gösterisi
modal will
uygulama şekillerinin de belirtildiği vasiyet
mutual will
karşılıklı vasiyet
mutual will
karşılıklı vasiyetname
mutual will
(US) karşılıklı vasiyet
mystic will
gizli (noter tasdikli) vasiyetname
notarial will
noterden tasdikli vasiyetname
notarial will
noter tasdikli vasiyetname
nuncupative will
sözlü vasiyet
nuncupative will
sözlü ve tanık önünde düzenlenmiş vasiyetname
officious will
aile lehine düzenlenen vasiyetname
officious will
mirası mahfuz hisseli mirasçılara bırakan vasiyetname
oppose a will
bir vasiyetnameyi tanımamak Verb
original will
orijinal vasiyetname
parole will
sözlü vasiyet
particular will
cüzi irade Noun, Religion-Faith
previous will
önceki vasiyetname
privileged will
resmi biçimi olmayan vasiyet
probate a will
vasiyetnameyi mahkemece tasdik ettirmek Verb
produce a forged will
sahte vasiyetname sunmak Verb
propound a will
bir vasiyetnamenin resmen onaylanmasını istemek Verb
propounding a will
bir vasiyetin onayı için dilekçe verme
prove a will
vasiyetnameyi mahkemede açtırıp tasdik ettirmek Verb
proved will
geçerliliği kanıtlanmış vasiyetname
proving a will
bir vasiyetnamenin geçerliğinin kanıtlanması
read out a will
bir vasiyetnameyi yüksek sesle okumak Verb
read out a will
vasiyetnameyi açıp okumak Verb
read out a will
bir vasiyetnameyi açıp okumak Verb
reciprocal will
karşılıklı vasiyetname
reciprocal will
(US) karşılıklı vasiyetname
reduce a will
vasiyetin mahkemece tasdikinden vazgeçmek Verb
register a will
vasiyetnameyi noterde tasdik ettirmek Verb
repeal a will
bir vasiyetnameyi yürürlükten kaldırmak Verb
revive a will
iptal edilmiş bir vasiyetnameye yeniden geçerlik kazandırmak Verb
revocation of a will
bir vasiyetnamenin iptali Noun
revoke a will
vasiyetnameyi ispat etmek Verb
sealed will
gizli vasiyetname
settle by will
vasiyetname ile bırakmak Verb
suppress a will
vasiyetnameyi saklamak Verb
surreptitious will
tahrif edilmiş vasiyetname
tenant at will
belirli bir ihbar süresine uyularak kiraya veren ve kiracı tarafından her an bozulabilir bir sözleşme koşulu ile kiracı olan kişi
third person will
tasdiki üçüncü bir şahsa bağlı vasiyetname
transfer by will
vasiyetname ile devir
tutorship by will
vasiyetnameyle tayin olunan vasilik
unattested will
tasdiksiz vasiyetname
unnatural will
alışılmamış nitelikte vasiyetname
unsolemn will
icrayı tenfiz memuru şartı olmayan vasiyetname
valid will
geçerli vasiyetname
validity of a will
bir vasiyetnamenin geçerliliği Noun
wicked will
kötü niyet
written will
yazılı vasiyetname
will all modern conveniences
her türlü modern konforu haiz
will and probate department
veraset dairesi
will call for lay-away
(US) müşterinin kaparo verip ayırttığı nesne
will contest
vasiyetnamenin iptal davası Noun
will in custody
emaneten saklanan vasiyetname
will not hear of
kabul etmeyecek
will power
irade kuvveti.
will power
azim, sebat, irade gücü.
She has a lot of will power; she won't eat any cake, because she wants to be thin. Noun
will to peace
barış arzusu
Accidents will happen.
Sağlık olsun. Sentence
full particulars will oblige
tüm ayrıntıları bildiriniz
last will and testament
son arzu ve vasiyet
set a will aside
bir vasiyetnameyi iptal etmek Verb
set a will aside
vasiyetnamenin geçersizliğini açıklamak Verb
Truth will out.
Gerçek ortaya çıkacak.
which will bite
ısırıcı
English-Turkish phrases from Zargan's own database