izini belli etmemek/gizlemek/örtmek, gizlice/sezdirmeden yapmak.
Herşey yolunda.
Cümle, Deyim
Herhangi bir sorun yok.
Cümle, Deyim
İyilik sağlık.
Cümle, Deyim
olduğu yerde.
The criminal stopped in his tracks when the door opened behind him.
birinin izinde, peşinde.
The police is on the criminal's track and hope to catch him soon.
yedek iz
Bilgi Teknolojileri
(US) asosyal bir çevreden gelmek
Fiil
alışılmamış yoldan gitmek
Fiil
birinin izinde olmak
Fiil
yanlış iz üzerinde olmak
Fiil
kül veya cürufla kaplı yarış yolu.
her zaman herkesin gittiği yoldan başka yola sapmak
Fiil
televizyon ya da radyo programı için ses efektleri kayıt bandı
(a) kuru ve sert yarış yolu, (b) ekspres trenlere mahsus demiryolu.
İsim
birinin izinden gitmek
Fiil
önü tekerlekli arka tarafı paletli araç
eciş bücüş el yazısı, okunmaz yazı.
İsim
(a) iç yol, yarış pistlerinden iç tarafta olan, (b)
k.d. üstünlük, faikiyet, elverişli/avantajlı
durum.
Have the inside track: üstün/elverişli durumda olmak.
raydan çıkmak, yoldan sapmak, geçmek, atlamak.
bir şeyden birine muntazaman haber vermek
Fiil
gülme sesleri kaydedilmiş ses bandı
normal yoldan ayrılmak
Fiil
(tren) raydan çıkmak
Fiil
sinema filminin kenarındaki ses kaydının yapıldığı şerit
stereofonik ya da kuadrofonik ses elde etmek için kullanılan bir grup ses bandı
üzerinde fon müziği kaydı bulunan film ya da video bandı
sinir yolu: beyinde ve belkemiğinde sinirlerin geçtiği yer.
İsim
hattan çıkmış, konudan ayrılmış.
be off the track: konudan ayrılmak, yoldan çıkmış olmak, iz üzerinde
olmamak.
throw someone off the track: birine izini kaybettirmek, takibinden kurtulmak.
hızlı gelişme yolunda, normalden çok çabuk ilerleyen/terfi eden, işi yolunda giden.
an executive on a fast track.
hızlı gelişme yolunda, normalden çok çabuk ilerleyen/terfi eden, işi yolunda giden.
an executive on a fast track.
doğru/yanlış yolda.
put someone on the right/wrong track: birisini doğru/yanlış yola yöneltmek/sevketmek,
doğru/yanlış yolu göstermek.
on the right/wrong side of the tracks: zengin/fakir mahalleden, 34
single track: tek hatlı, tek yönlü.
a one track mind =
single track mind: aymazlık, gözü bağlılık, gafillik, dar görüş, saplantı, fikri sabit.
konu ile ilgili, izi üzerinde.
be on the track of: … in izi üzerinde olmak.
enindeki sinema filminin kenarındaki optik yollarla üzerine seslerin kayıt edilmiş olduğu ses şeridi
yoldan sapmış, konudan ayrılmış.
koşu yolu, yarış pisti, herhangi bir yarışın yapıldığı yol.
İsim
ses kuşağı, ses yolu: üzerine ses saptanmış optik/mağnetik kuşak.
İsim
dönüş yolculuğuna başlamak
Fiil
deney parkuru
İsim, Ulaşım
işlek/herkesin yürüdüğü yol.
kapalı ve açık hava sporları.
İsim
İztopu
Bilgi Teknolojileri
(demiryolu) kar küreme aleti
ray bakım masrafları
İsim
izleyerek bulmak/keşfetmek, izinden gidip yakalamak.
to track down a killer.
kaçağın izini sürmek
Fiil
bir referansı arayıp bulmak
Fiil
birini izleyerek bulmak
Fiil
kuyrukluyıldızın kuyruğu
İsim, Astronomi
başarı, bir alandaki uğraşmaların sonucu.
The track record of economists recently has been disappointing.
İsim
iz genişliği
İsim, Ulaşım
karda birini izlemek
Fiil
tırtıllı işletme düzenli araç
uzun yıllar deneyimi olmak
Fiil
tek bir şeyle ilgilenen bir zihne sahip olmak
Fiil
dikkatle izlemek, izini yitirmemek, ilişkiyi sürdürmek, devamlı bilgi edinmek.
keep track of someone:
birisini gözünden kaçırmamak/peşini bırakmamak/dikkatle izlemek.
izlemek, takip etmek, haberdar olmak.
Fiil
bir meseleyi hep göz önünde tutmak
Fiil
bir meselenin arkasını bırakmamak
Fiil
yeni yayınları izlemek
Fiil
günlük olayları izlemek
Fiil
izini yitirmek/kaybetmek, bağlantıyı kaybetmek, kaydını tutmamak.
bir şeyin izini kaybetmek
Fiil
(a) sapa, ücra, tenha, tanınmamış.
Let's go somewhere off the beaten track this summer. (b) görülmedik,
yeni, eşi az bulunur, nadir.
We ate at a restaurant off the beaten track.
müşterek bahisleri toplayan
birinin izini bulmak
Fiil