birinin isteklerine razı olmak
Verb
kişinin gelirinin artması
bir kimsenin imkânları dahilinde
sözcük dağarcığına eklemek
Verb
kendi kararına bağlı kalmak
Verb
ifadesine bağlı kalmak
Verb
taahhütlerini yerine getirmek
Verb
mektup bulara cevap vermek
Verb
mektuplara cevap vermek
Verb
menfaatlerini korumak
Verb
kendini işine adamak
Verb
zihnini bir şeye kapamak
Verb
görmemezlikten gelmek, görmek istememek, başını çevirmek.
She closed her eyes to my needs.
(a) aklı başına gelmek, aklını başına toplamak, (b) ayılmak, açılmak.
bankaya vergilerini ödemesi için talimat vermek
Verb
etüdlerini tek bir konuya hasretmek
Verb
gâvura kızıp oruç bozmak, öfke ile kalkıp zararla oturmak, keskin sirkenin zararı küpüne dokunmak, bindiği dalı kesmek.
öfke ile kalkıp zararla oturmak, başına dert açmak, gâvura kızıp oruç bozmak, keskin sirkenin zararı küpüne dokunmak.
ayağını yorganına göre uzatmak.
kendi menfaatine kıymak
Verb
belayı para ile almak
Verb
büyüklerinin sözüne boyun eğmek
Verb
bir yerden bir yere
Adverb
ölmüşlerinin arasına katılmak
Verb
işverenine işten ayrılma niyetinde olduğunu bildirmek
Verb
dükkânıni çocuğuna devretmek
Verb
dükkânını çocuğuna devretmek
Verb
başını döndürmek, kafasını tutmak.
(a) (içki vb.) başına vurmak, başını döndürmek, şaşırtmak, sarhoş etmek.
The brandy went to his head. (b) kibirlenmek, burnu büyümek, kibirli/azametli/mağrur yapmak.
The applause of the crowd went to his head.
ölmek, rahmeti rahmana kavuşmak.
birçok seçeneği olmak
Verb
fikrinde ısrar etmek
Verb
birinin itibarına verilen zarar
bir şeyi pahalıya öğrenmek
Verb
malını eşine bırakmak
Verb
malını karısına bırakmak
Verb
birinin takdirine bırakmak
Verb
kendini canla başla işe vermek
Verb
üstünlüğü/önderliği başkasına kaptırmamaya çalışmak, şöhretini korumaya gayret etmek.
New developments in the industry are forcing long-established firms to look for their laurels.
saman altından su yürütmek, kimseye sezdirmeden işini becermek.
masraflarını gelirine göre bölmek
Verb
giderini gelirine uydurmak
Verb
birine arzetmek, birinin oyuna/arzusuna sunmak.
I put it to you: Sizin oyunuza/arzunuza bırakıyorum.
bir meslektaşına başvurmak
Verb
bir meslektaşına başvurmak
Verb
konusuna geri dönmek
Verb
bir belgeye imza atmak
Verb
bütün zihnini bir şey üzerinde toplamak
Verb
gözünü kapamak, görmemezlikten gelmek, göz yummak.
You can't shut your eyes to the problem forever.
göz yummak, müsamaha etmek.
taleplerinde ısrar etmek
Verb
görevini azimle yapmak
Verb
fikrinde ısrar etmek
Verb
ilkelerine bağlı kalmak
Verb
kendi düşüncesinde direnmek
Verb
direnmek, ayak diremek, zorluklardan yılmamak, sebat etmek, (iddiasından/davasından) vazgeçmemek.
kendi işine bağlı kalmak
Verb
çizmeden yukarı çıkmamak, kendi işiyle uğraşmak, bilmediği işe burnunu sokmamak.
prensiplerine bağlı kalmak
Verb
prensip bilerine bağlı kalmak
Verb
ifadesine bağlı kalmak
Verb
metnine bağlı kalmak
Verb
kararına bağlı kalmak
Verb
görüşleri üzerinde israr etmek
Verb
görüşleri üzerinde ısrar etmek
Verb
aldığı yaralardan ölmek
Verb
giderini gelirine uydurmak
Verb
gelirinıgiderine uydurmak
Verb
gider gelirine uydurmak
Verb
mallarını alacaklılarına terketmek
Verb
birini coşkuyla karşılamak
Verb
tüymek, tabanları yağlamak, kaçmak, sıvışmak.
tabanları yağlamak, kaçmak, tüymek.
yaşına göre hareket etmek.
hazırlıklı olmak, önceden hazırlanmak.
The interviewers noticed that she had done her homework.
acı tecrübe ile, başından geçtiği için.
ölünceye kadar, sağ olduğu sürece, ömrü oldukça.
yüzüne karşı, dobra dobra, dolaysız.
I told him the truth to his face.
to my face: yüzüme karşı.
tam(amiyle), hakikî, katıksız, sapına kadar.
He's a soldier right to his fingertips: Tam/hakikî bir askerdir.
zevkine/meşrebine uygun.
food to my liking: hazzettiğim yemek.
It's not to my liking: Ondan
hazzetmem.
Is this to your liking: Bu zevkinize uygun mu?
(birisinin) fikrince, düşüncesine göre.
to my mind: bence, benim fikrimce, bana sorarsanız.
kendine/şahsına ait/mahsus/özgü, kendisinin, kendi adına.
He hasn't a friend to his name: Bir
tek dostu bile yok.
I haven't a penny to my name: Meteliğim yok.
haddini aşmak
Verb, Idioms
fazla ileri gitmek
Verb, Idioms
çizmeyi aşmak
Verb, Idioms
haddini aşmak
Verb, Idioms
fazla ileri gitmek
Verb, Idioms
çizmeyi aşmak
Verb, Idioms
dikişinıalmak
Verb, Medicine
yakayı/paçayı kurtarmak, zor bir durumdan sıyrılmak.
düşüncelerini açıkça söylemek.
kirişi kırmak (argo)
Verb
tüplerini bağlatmak
Verb, Medicine
bir çuval inciri berbat etmek, işi altüst etmek, bir kimsenin plânlarını bozmak.
ciğerine işlemek, yüreğine tesir etmek.
rüzgâra göre hareket etmek
Verb
bilek güreşi yapmak , bileğine güvenmek
Verb
(a) öğrenmeye/alışmaya çalışmak, (b) bir işi ele almak, (c) becerikli olmak, eli her işe yakışmak.
(bir şeyi) kendi lehine çevirmek
Verb
başından aşkın.
be up to the ears/over head and ears in work: işi başından aşmak.
I haven't time to go out tonight; I'm up to my ears in work.
...'den ...'ye değişmek
Verb
işine olan ilgisi artmak
Verb
yalnızlığına çekilmek
Verb