chance

English-Turkish Translation

  1. şans, tesadüf, rasgelme.
    to leave everything to chance: herşeyi tesadüfe bırakmak.
    to stand
    a chance: başarı şansı olmak.
    to have an even chance: eşit şansa sahip olmak.
  2. kısmet, talih, kader.
    chance plays an important part in many card games.
    He never had a chance
    in life: Hayatta talihi yaver olmadı.
    The chances are against me: Kısmetimde yokmuş.
  3. olasılık, ihtimal, imkân.
    A 50 percent chance of success.
    He hasn't the ghost of a chance of
    succeeding: Başarmasına imkân/ihtimal yok.
    He hasn't much chance of winning: Kazanma olasılığı pek zayıf.
  4. fırsat.
    to give someone a chance: birisine fırsat/imkân vermek.
    Now is your chance: Şimdi
    fırsat senin elinde.
    to keep an eye on the main chance: fırsatı kaçırmamak/fırsatlardan yararlanmak.
    This is a big chance: Fırsat bu fırsat.
    to miss a chance: fırsatı kaçırmak.
  5. (beyzbol vb.) sıra, oyun sırası.
  6. risk, riziko, bir işin istenmeyen sonuca varma tehlikesi.
    take a chance: tehlikeyi/riski göze
    almak, (başarı şansı az olmasına rağmen) bir kere denemek.
    take a long chance: büyük tehlikeye atılmak.
    That's a chance I'll have to take: Bu tehlikeyi göze alacağım.
  7. tedasüfî, rasgele.
    a chance meeting: rasgele buluşma.
    a chance acqaintance: tesadüfî tanışma.
  8. felaket, facia.
  9. tesadüfen (vaki) olmak/meydana gelmek, şans eseri olmak, rasgelmek.
    If you chance to see him:
    Eğer onu görecek olursanız.
    It chanced that our arrivals coincided: Tesadüfen gelişimiz aynı zamana rasladı.

  10. chance it
    k.d. (bir kere) denemek, şansa/tesadüfe bırakmak, göze almak.
    I'll have to
    chance it, whatever the outcome: Sonu ne olursa olsun, onu deneyeceğim.
    to chance one's luck/one's arm: talihini denemek.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

chance one's arm
bir şeyi tehlikeye atmak Verb
get as one's share (by chance or allotment
düşmek Verb
miss one's chance
şansını kaçırmak Verb
miss one's chance
fırsatını kaçırmak Verb
set one's life on a chance
hayatını tehlikeye atmak Verb
set one's life on a chance
hayatını bir şansa bağlamak Verb
stand one's chance
şansını denemek Verb
take one's chance
şansıni denemek Verb
take one's chance
şansını denemek Verb
(impersonnel passive) to meet by chance
rastlanmak Verb
a fat chance
çok zayıf ihtimal, olanaksızlık, imkânsızlık.
be on the off chance
hiç şansı olmamak Verb
blind chance
kör talih
by a mere chance
tamamen tesadüfi
by chance
tesadüfen.
by chance
tesadüfen, kazara.
by any chance: talihin yardımı ile, iyi bir tesadüf eseri olarak, Allah kısmet
ederse.
Shall we see you there by any chance?
by mere chance: sırf tesadüf eseri olarak.
by chance
tesadüfen (Kaynak: Evrim Çalışkanları) Adverb
by chance
şans eseri (Kaynak: Evrim Çalışkanları) Adverb
by chance
hasbelkader Adverb
come to someone by chance
düşmek Verb
even chance
eşit olasılıkla
fighting chance
(çetin mücadele ile ulaşılabilecek) başarı olasılığı.
He has a fighting chance to get well. There
is fighting chance for her recovery.
game of chance
kumar, şans/baht oyunu. Noun
give away a good chance
iyi bir fırsatı boşa harcamak Verb
happy chance
açık talih
have an eye on the main chance
kendi çıkarlarını gözetmek Verb
have no chance
şansı olmamak Verb
have no earthly chance
hiç şansı olmamak Verb
last clear chance
(US) kaza sigortasında son kurtarma şansı
leave nothing to chance
hiçbir şeyi şansa bırakmamak Verb
leave something to chance
bir şeyi şansa bırakmak Verb
lucky chance
talih
main chance
kazanç fırsatı, kişisel çıkar, şahsî menfaat.
have an eye on the main chance: (kişisel çıkarı için) fırsat gözlemek. Noun
meet by chance
rast gelmek Verb
meet by chance
rastlaşmak Verb
meet by chance
rastlamak Verb
meet or encounter by chance
tesadüf etmek Verb
meet quite by chance
tesadüfen karşılaşmak Verb
not a dog's chance
hiç şansı olmamak Verb
not even a dog's chance
hiçbir şansı olmamak Verb
not have a dog's chance
hiç şansı olmamak.
He hasn't a dog's chance.
not the ghost of a chance
en ufak bir ihtimal dahi bulunmama
not to give someone a chance
aman vermemek Verb
off chance
zayıf bir olasılık, (zayıf) ümit.
I came on the off chance of seeing her: Onu görmek ümidiyle
geldim.
He bought it on the off chance that it would come in useful: İşine yarayacağını umarak satın aldı.
I did it on the off chance: Sonunu tesadüfe bırakarak yaptım.
Noun
on the (off) chance
çok zayıf bir ihtimalle, belki … diye, … takdirde.
I went to the library on the off chance seeing
him there: Belki de onu görürüm diye kütüphaneye gittim.
On the chance off your returning: Şayet geri dönerseniz/Döndüğünüz takdirde …
on the off chance
gerekirse, icabında, hini hacette, ne olur ne olmaz.
outside chance
uzak olasılık
pass up a chance
elinden fırsatı kaçırmak Verb
pass up a chance
fırsatı kaçırmak Verb
profit chance
kazanç şansı
pure chance
düpedüz şans
run a good chance
epey şansı olmak Verb
snap at a chance
fırsatı yakalamak Verb
snowball chance
hiç şansı olmama
sporting chance
kazanma şansı.
They gave the less experienced players a sporting chance by handicapping the experts.
stand a chance
… şansı/ihtimali olmak.
stand a good chance
şansı olmak Verb
stand a poor chance
şansı olmamak Verb
sudden chance
(borsa) ani değişiklik
take a win or lose chance
kazanmayı olduğu kadar kaybetmeyi de düşünerek tehlikeyi göze almak.
waive a chance
bir fırsatı değerlendirmekten vazgeçmek Verb
when you get a chance
uygun bir zamanınızda Adverb
when you get a chance
müsait bir vaktinizde Adverb
when you get a chance
size uygun bir zamanda Adverb
when you get a chance
müsait olduğunuzda Adverb
chance a high risk
üstüne büyük risk almak Verb
chance a high risk
risk almak Verb
chance acquaintance
tesadüfi tanıdık
chance bargain
kelepir
chance bargain
ucuza düşürme
chance child
evlilik dışı çocuk
chance customer
devamlı olmayan müşteri
chance customer
tesadüfi müşteri
chance event
tesadüfi olay
chance event
tesadüf
chance factor
şans faktörü
chance fluctuations
şansın ara sıra gülmesi
chance hit
kör nişancılık
chance in a thousand
binde bir şans
chance medley
bir kavgada ya da kendini savunurken adam öldürme
chance meeting
tesadüfi karşılaşma
chance of a lifetime
ömür boyu bir kez ele geçecek fırsat
chance of profit
kazanma şansı
chance of winning
kazanma şansı
chance on
rastgelmek Verb
chance on
raslamak Verb
chance on
rastlamak Verb
chance on/upon (someone)
(birine) raslayıvermek, tesadüfen karşılaşmak.
chance purchase
kelepir
chance to be there
tesadüfen orada olmak Verb
chance to do sth
tesadüfen bir şey yapıyor olmak Verb
chance upon
tesadüf etmek Verb
chance upon
rastlamak Verb
chance upon each other
rastlaşmak Verb
chance upon sb
rastlanmak Verb
chance upon sth
tesadüfen bir şeyle karşılaşmak Verb
chance verdict
üyelerin oylamasıyla verilen jüri kararı
(for a woman) chance of marriage
kısmet
a chance meeting
tesadüf
a snowball's chance in hell
olanaksızlık, imkânsızlık, hiçbir başarı vb. ihtimali olmama.
a/one chance in a million
milyonda bir ihtimal, çok zayıf ihtimal.
as chance would have it, ...
tesadüf bu ya, ... Adverb
as chance would have it, ...
şansa bak ki, ... Adverb
as chance would have it, ...
şans eseri, ... Adverb
fair chance of success
başarı şansı olma
falling by chance to
isabet
give no chance to recover
göz açtırmamak Verb
give someone a chance not to do sth
meydan vermemek Verb
give someone a chance to do sth
meydan vermek Verb
it's not just a matter of chance that
tevekkeli değil !
on the chance that
ümidiyle, zayıf bir ihtimalle.
slim chance of means
az başarı şansı
slim chance of success
başarı şansı az
There is a ...% chance that ....
... olması ihtimali %.... Sentence
We cannot leave this to chance.
Bu işi şansa bırakamayız.
Cloudy with a Chance of Meatballs
Köfte Yağmuru Proper Name, Cinema
English-Turkish phrases from Zargan's own database