içine

Turkish-English Translation

  1. in
  2. wherein
  3. cruet
  4. into
  5. whereinto
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

hücre içine nükleik asit sokmak
transfect Noun, Biochemistry
hücre içine nükleik asit sokulması
transfection Noun, Biochemistry
(gemi , uçak , tren) içine
aboard
damarın içine
intravenous Adjective
neyin içine
whereinto
neyin içine
wherein
içine alarak ortadan kaldırmak
to engulf Verb
içine alma
absorption Noun
içine alma
containment Noun
içine almak
to comprehend Verb
içine almak
to contain Verb
içine almak
to inclose Verb
içine almak
to incorporate Verb
içine almak
to embrace Verb
içine almak
to include Verb
içine almak
to subsume Verb
içine almak
to take Verb
içine almak
to encompass Verb
içine atılmış
adjectitious
içine atmak
to keep (a problem) to himself Verb
içine başka maddeler katılmış yiyecek
adulterated food
içine başka şey karıştırmak
to tinge Verb
içine batmak
to swim in Verb
içine belgeler konulan kutu
hanaper
içine bir şey daldırılan madde
dip
içine buz koymak
to ice Verb
içine çekilmek
to be in deep meditation Verb
içine çekme
aspiration Noun
içine çekme
inhalation Noun
içine çekmek
to soak up Verb
içine çekmek
to draw on Verb
içine çekmek
to draw on something Verb
içine çekmek
to imbibe Verb
içine çekmek
to suck Verb
içine çekmek
to draw Verb
içine çekmek
to aspire Verb
içine çekmek
to inhale Verb
içine çekmek
to draw in Verb
içine çekmek
to draw at something Verb
içine çekmek
to swallow Verb
içine çekmek
to absorb Verb
içine çizmek
to line in Verb
içine dert olmak
to rankle Verb
içine dert olmak
to fret Verb
içine doğarak
intuitively Adverb
içine doğma
intuition Noun
içine doğma
foreboding
içine doğma
presage
içine doğmak
to feel in one's bones (that) Verb
içine doğmak
to have an intuition Verb
içine doğmak
to have a presentiment Verb
içine dökme veya akıtma
infusion
içine dökmek veya akıtmak
to infuse Verb
içine dökülme
infusion
içine düşmek
to be all over someone Verb
içine ek koymak
to inset Verb
içine etmek
(slang) to swipe Verb
içine etmek
to steal Verb
içine geçip yayılmak
to permeate Verb
içine girilebilir
accessible
içine girilemez
impenetrable
içine girme
penetration Noun
içine girmek
to get into Verb
içine gizlice uyuşturucu katılmış içki
mickey finn
içine ilaç katmak
to medicate Verb
içine işlemek
to pierce Verb
içine işlemek
to perforate Verb
içine işlemek
to chill one to the bone Verb
içine işlemek
to soak one to the skin Verb
içine işlemek
to take to heart Verb
içine işlemek
to affect one deeply Verb
içine işlemek
to penetrate Verb
içine işlemek
to permeate Verb
içine işlemek
to pervade Verb
içine işlemiş
ingrained Adjective
içine kakmak
to inlay Verb
içine kapanık
withdrawn
içine kapanmak
stonewalling Noun
içine katma
incorporation Noun
içine kıvırmak
to turn in Verb
içine konulmuş
enclosed
içine koymak
to enclose Verb
içine raflar yapmak
to shelve Verb
içine şeker
mull
içine sıçmak
to shit Verb
içine sindirmek
to drink in Verb
içine sokmak
to obtrude Verb
içine sokulmuş
embedded
içine üflendiğinde soluktaki alkol seviyesini ölçen cihaz
breathanalyser
içine yük konan kap
container
içine yumurta oturtulan küçük kap
eggcup
içine zehir katmak
to poison Verb
(birinin) gözünün içine baka baka yalan söylemek
to lie shamelessly (to someone) Verb
(ilan) çerçeve içine almak
to box in Verb
(mektup zarfı) içine koymak
to enclose Verb
(nefes) içine çekmek
to inspire Verb
(su) içine geçirmemek
to shed Verb
...'i tırnak içine almak
to enclose ... in quotation marks Verb
adam içine çıkmak
to mingle with people Verb
ağızınin içine bakmak
to obey blindly Verb
ağızınin içine baktırmak
to attract enthusiastic listeners Verb
avucunun içine almak
to take in hand Verb
bir aile içine nifak girmesi
disruption of a family
bir anayasanın çerçevesi içine girmek
to come within the framework of a constitution Verb
bir başka şirketi kendi içine alan şirket
absorbing company
bir maddenin kapsamı içine girmek
to come within the ambit of a clause Verb
bir şeyi bağlamı içine koymak
to put something into context Verb
bir şeyi evin içine almak
to move something indoors Verb
bir şeyi içine almak
to incept Verb
bir şeyi içine almak
to be inclusive of sth Verb
bir şeyin içine para dikmek
to quilt money into sth Verb
bir şeyin içine sokmak
to bury Verb
bir sözcüğü parantez içine almak
to bracket word Verb
bir sözleşmenin kapsamı içine girmek
to come within the terms of a contract Verb
bir tanımın çerçevesi içine girmek
to fall within a definition Verb
birbirinin içine girme
interpenetrate
birbirinin içine girmek
to telescope Verb
birbirinin içine yerleştirilmiş
nested
birini birşeyin içine çekmek
to draw someone into something Verb
birinin gözlerinin içine bakmak
to meet someone's eyes Verb
birinin gözünün içine bakmak
to look someone in the eye Verb
birinin içine işlemek
to cut someone to the heart Verb
birinin içine kurt düşürmek
to send someone away with a flea in his ear Verb
birinin içine oturmuş olmak
to lie heavy on sb's conscience Verb
birinin uzmanlığı içine girmek
to lie in sb's line Verb
birinin yetkisini belli sınırlar içine almak
to confine sb's authority within certain limitations Verb
biriyle kötü ilişki içine girmek
to get across Verb
birşeyi birşeyin içine itmek
to poke something into something Verb
birşeyi birşeyin içine sokmak
to let something into something Verb
birşeyin içine batmak
to set into something Verb
birşeyin içine gömülmek
to set into something Verb
birşeyin içine iyice yerleştirilmiş olmak
to be set into something Verb
birşeyin içine kapatılmak
to be cased in something Verb
birşeyin içine konmak
to be cased in something Verb
bunların içine konduğu kutu
pomander
çember içine almak
to surround Verb
çember içine almak
to encircle Verb
çerçeve içine almak
to frame Verb
daire içine alma
circumscription
daire içine almak
to circumscribe Verb
dişinin içine erkek tohum koymak
to inseminate Verb
duygularını içine atmak
to bottle up one's feelings Verb
endeks içine koymak
to index Verb
eskiden kadınların eteklerinin içine geçirilen çember
hoop
ev içine ait
indoor
evin içine almak
to admit into a house Verb
görevleri çerçevesi içine girmek
to enter upon one's duties Verb
içi içine sığmamak
to be restless and anxious Verb
ilave (ek olarak zarfın içine konulan şey
enclosed
insanı içine alan
immersive Adjective
işin içine etmek
to louse up Verb
işin içine katılmak
to come into play Verb
işin içine katmak
to put into play Verb
kanunun kapsamı içine girmek
to come within the scope of the law Verb
karışıklık içine girmiş
embroiled
katlanıp duvarın içine sokulan yatak
turnup bed
kayıp içine düşmek
to slip in Verb
kendi içine çekilmek
turn in on oneself
kendi içine çevrilen uzuv
introvert
kendi içine kapanmak
to retire into oneself Verb
kendi partisini avucunun içine almak
to establish a grip on one's own party Verb
kişisel duyguları işin içine katmamak
to dismiss any personal feeling Verb
kutu içine almak
to box Verb, Software
kutu içine koymak
to box Verb
Madde 8 Paragraf 5 çerçevesi içine girmek
to fall within article 8 in paragraph 5 Verb
mali sıkıntı içine düşmek
to be in financial straits Verb
mektupların içine konulduğu torba
mailing bag
mektupların içine konup gönderildiği torba
mailbag
memleketin içine doğru
up the country
memleketin içine doğru
landward
menzil içine girmek
to get within Verb
namlu içine açılmış yivler
rifling
otomobil içine yapılan yemek servisi
curb service
parantez içine alınmış rakam
bracketed figure
parantez içine almak
to enclose in paranthesis Verb
parantez içine almak
to paranthesize Verb
parantez içine almak
to put in parathesis Verb
parantez içine almak
to bracket Verb
parantez içine almak
to put in parenthesis Verb
parantez içine almak
to put between brackets Verb
parantez içine almak
to parenthesize Verb
park etmiş otomobil içine yapılan yemek servisi
curb service restaurant
piyasayı avucu içine almak
to mesmerize the market Verb
puro içine konan tütün
filler
sevinçten içi içine sığmamak
to be bursting with joy Verb
sıvı içine yatırmak
to steep Verb
sokak kalabalığı içine dalma
dive into the streets
sözcükleri parantez içine almak
to paranthesize words Verb
teklifleri bir plan içine katmak
to incorporate suggestions in a plan Verb
teşebbüsü içine alan muhasebe sistemi
enterprise accounting
toplum içine pek sık katılmamak
to go very little in society Verb
uçarak içine girme
entrance by air
yürüyerek içine girilebilecek büyüklükte
walk in
zarf içine konulan şey
enclosure
zorla içine girmek
to make one's way into Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database