birinden alacaklarını istemek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        office emanetçiden eşyalarını geri istemek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        emanetçiden eşyalarını geri istemek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) ayağını kaydırmak, plânlarını bozmak, (b) delillerini çürütmek.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bağımsızlığını ilan etmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        prensiplerinden ayrılmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çalışmalarından büyük tat almak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        saygınlığını yok etmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ihtiyaçlarını dışarıdan sağlamak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sözcük dağarcığından silmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        reşit olmayan bir çocuğun ana babasının otoritesinden kurtulması
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        taahhütlerinden kurtulmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        en candan, bütün kalbi ile, samimî olarak, hulûsu kalple. 
 from the bottom of my heart: en candan 
 kalbimin derinliklerinden. 
 I pity him from my heart: Ona samimî olarak acıyorum.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çalışmalarından yararlanmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        kendini çevresinden kurtarmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        okuldan dosdoğru babasının işine girmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        taahhüdünü yerine getirmemek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        oxford'dan doktora derecesi olmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yargı bağışıklığı
                        
Noun, International Law                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hukuki süreçten bağışıklık
                        
Noun, Law                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir özelliği babadan tevarüs etmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ailesinden bir şey saklamak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yaptığı yanlışlardan ders almak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sermayesinin getirdiği faiz ile yaşamak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birine korkuyla bakmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Dokusuz kumaşların ve dokusuz kumaştan yapılan ürünlerin imalatı, giyim eşyası hariç (NACE kodu: 13.95)
                        
Noun, Trades-Professions                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Üzümden şarap imalatı (NACE kodu: 11.02)
                        
Noun, Trades-Professions                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        görevinden hiçbir zaman kaçınmamak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        talimatlarından zerre kadar ayrılmamak
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birine kendi cebinden para vermek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin masrafını kendi cep inden çekmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin masrafını kendi cebinden çekmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        taleplerini geri almak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sorumluluktan kurtulmak istemek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sadece katalogdan satmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yolundan bütün engelleri kaldırmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        görevini yerine getirmemek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        halkın gözünde itibarını düşürmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birini kendine örnek almak.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        şebekeden akımı kesmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        Memleket neresi?
                        
Sentence                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        taahhütlerinden vazgeçmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        dava ile talep edilen şeyden vazgeçmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birine olan güvenini yitirmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birine güvenmekten vazgeçmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        birinin müşterisini bir dükkândan çekmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        hükümetten istifasını geri almak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        temyiz edilen ...
                        
Adjective, Law                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        aykırı. 
 abhorrent from the principles of law: yasal ilkelere aykırı.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        müstesna, bundan başka, … istisna edilirse, ayrıca, -e ilâveten, … şöyle dursun. 
 apart from the cost,  the hat doesn't suit me: Fiyatı şöyle dursun, şapka bana yakışmıyor bile. 
 Good work, apart from a few slight faults: Birkaç ufak yanlış müstesna, iyi bir ödev.
                        
                        
                     
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyden ileri gelmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        -den/-dan (itibaren). 
 The agreement starts as from May 1st: Sözleşme 1 Mayıstan itibaren yürürlüğe giriyor.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (a) -den başka, … hariç (tutulursa), maada, üstelik, müstesna. 
 aside from his salary, he receives  money from investments: Maaşından başka yatırımlardan da para alır. 
 They had no more food, aside from a few stale rolls: Biraz kuru ekmekten başka gıdaları kalmamıştı.
                        
                        
                     
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        arasından seçim yapmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        …'li olmak. 
 Where do you come from? Nerelisin(iz)? 
 I come from Sivas: Sivaslıyım.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        değerini/kıymetini düşürmek/azaltmak. 
 Bad plumbing deducts from the value of this house.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sap(tır)mak, başka tarafa dön(dür)mek, çevir(il)mek, eğ(il)mek, inhiraf/inhina et(tir)mek, cay(dır)mak. 
 
 The bullet was deflected when it hit the iron pole. They gave the police misleading information, deflecting the attention from planned crimes.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        sapmak, inhiraf etmek, farklı olmak. 
 The new method departs from the old in several respects.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        almak, bulmak, edinmek, elde etmek, sağlamak. 
 derive pleasure from … : …'den zevk almak, -de zevk 
 bulmak. 
 derive knowledge from reading books. Mr. T. derives an income from the sale of oranges.
                        
                        
                     
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        vazgeçmek, son vermek, durmak, çekilmek, bırakmak, ayrılmak, kaçınmak, çekinmek, imtina etmek. 
 The  company agreed to desist from false advertising. 
 to desist from criticism: tenkitten vazgeçmek/kaçınmak. 
 They ought to desist from such foolish activities.
                        
                        
                     
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        azal(t)mak, eksil(t)mek, değerden/kıymetten düş(ür)mek. 
 The ugly frame detracts from the picture.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        konudan ayrılmak/uzaklaşmak, konu/sadet dışına çıkmak. 
 He digressed from his subject to tell a funny story.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        serbest bırakmak, çıkarmak, tahliye etmek, taburcu etmek. 
 They discharged him from prison. to discharge  a patient from hospital.
                        
                        
                     
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        salıvermek, çözmek, açmak, ayırmak, serbest bırakmak, bağlarını koparmak/kesmek/çözmek, affetmek. 
 disengage  the clutch: kavramayı açmak. 
 He disengaged his hand from that of sleeping child.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (düğüm vb.) çöz(ül)mek, (dolaşmış/düğümlenmiş bir şey) aç(ıl)mak, salıvermek, kurtarmak, kurtulmak.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yavaş yavaş hacmini ya da gücünü azaltmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (bir şeyi) zorla almak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (birisini) yavaş yavaş vazgeçirmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        çok uzakta(n). 
 She saw him riding toward her from afar: Çok uzaktan kendisine doğru at sürdüğünü gördü.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        (bir şeyden) dikkatini çekmek
                        
Verb                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ...'e muhalefet şerhi düşmek
                        
Verb, Law                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ...'den kaynaklanmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ... aboneliğinden çıkmak
                        
Verb