fresh

English-Turkish Translation

  1. taze, körpe, yaş.
    fresh fruit/vegetables. fresh coffee. fresh foot-prints.
  2. en son, yeni gelen, henüz gelmiş/mezun olmuş, çiçeği burnunda.
    fresh news.
    a youngster (just)
    fresh from school: çiçeği burnunda bir lise mezunu.
  3. yeni.
    form fresh friendships: yeni arkadaşlar edinmek.
    a fresh approach: yeni bir yaklaşım.

    to seek fresh experiences.
  4. ek, ilâve, yeni baştan.
    fresh supplies: ek malzeme/erzak.
    make a fresh start: yeni baştan başlamak.
  5. (su vb.) tatlı, tuzsuz, iyi.
    fresh water: tatlı/iyi su, memba suyu.
    fresh butter: tuzsuz tereyağı.
  6. taze, bozulmamış, ekşimemiş, bayatlamamış.
    fresh bread. Is the milk still fresh?
  7. taze: konserve vb. değil.
    fresh vegetables. fresh tomatoes.
  8. canlı, dinlenmiş.
  9. solmamış, körpe, terütaze, taravetli.
    as fresh as a daisy: terütaze.
  10. dinç, genç, zinde.
  11. (hava vb.) serin, temiz.
    let some fresh air into a room: odayı havalandırmak.
    get some fresh
    air: biraz (temiz) hava almak.
    in the fresh of the morning: sabah serinliğinde.
    a fresh white shirt: temiz beyaz bir gömlek.
  12. Meteorology sert, şiddetli, kamçılayan (rüzgâr).
    a fresh breeze: serin/tatlısert rüzgâr.
  13. acemi, tecrübesiz.
    fresh recruits.
  14. küstah, arsız, yılışık, saygısız, cür'etkâr,
    argo sulu.
    get/be fresh with someone: (birine)
    sulanmak, yılışmak, sarkıntılık yapmak.
  15. (inek) yeni doğurmuş/buzağılamış.
    a fresh cow.
  16. canlı, parlak, renkli.
    fresh-colored: renkli/sıhhatli (yüz).
    fresh complexion: (cilt/yüz)
    tazelik, körpelik, taravet.
  17. serinlik, tazelik.
  18. memba, su kaynağı.
  19. başlangıç.
  20. (bkz: freshet ).
  21. tazeleş(tir)mek, tazelik vermek, yenile(ş)mek, körpeleş(tir)mek.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

be fresh in one's mind
hafızasında hâlâ taze olmak Verb
be still fresh in one's memory
belleğinde hâlâ canlı tutmak Verb
Manufacture of bread; manufacture of fresh pastry goods and cakes (NACE code: C10.7.1)
Ekmek, taze pastane ürünleri ve taze kek imalatı (NACE kodu: 10.71) Noun, Trades-Professions
(air) fresh
temiz
be replaced with something fresh
tazelenmek tazeleşmek Verb
quite fresh
taze taze
replace something old with something fresh
tazelemek Verb
very fresh
taptaze
young and fresh
körpe
fresh-
“taze, yeni”.
fresh-picked fruit: taze/yeni koparılmış meyve. Prefix
fresh air
temiz hava
fresh air inlet
temiz hava deliği
fresh apprentice
acemi çırak
fresh approach
yeni yaklaşım
fresh as a daisy
terütaze, sağlıklı ve cevval, iyice dinlenmiş.
He woke up fresh as a daisy after his long sleep.
fresh breeze
taze hava
fresh capital
yeni sermaye
fresh chapter
yeni bölüm
fresh comer
yeni gelen
fresh contract
yeni sözleşme
fresh copy
yeni kopya
fresh credit
yeni alınan kredi
fresh demand
yeni talep
fresh eggs
günlük yumurta
fresh evidence
yeni delil
fresh execution
yeniden haciz
fresh fodder
çayır
fresh from college
kolejden yeni mezun
fresh from the press
taze haber
fresh fruit
yemiş
fresh gale
serinyel: Beaufort ölçeğine göre saatte 63-74 km hızla esen yel. Noun
fresh in
yeni gelmiş olmak Verb
fresh indictment
yeni itham nedenleri Noun
fresh issue
(hisse senedi) yeni seri
fresh market
taze ürünler pazarı
fresh meat
taze et
fresh money
taze para
fresh money
ek sermaye
fresh news
yeni haber
fresh novel
yeni çıkan roman
fresh outbreak of an epidemic
bir salgının yeniden patlak vermesi
fresh outbreak of fire
yangının yeniden alevlenmesi
fresh paint
yeni sürülmüş boya
fresh paint
düzgün
fresh paragraph
satırbaşı
fresh payment
yeni (ek) ödeme
fresh payment
yeni ödeme
fresh pursuit
yeni merak
fresh pursuit
sıcak takip Noun
fresh resources
yeni kaynaklar Noun
fresh saving
yeni tasarruf sermayesi
fresh share
yeni hisse senedi
fresh sheet of paper
yeni kâğıt
fresh start
yeniden başlama
fresh stock
(US) yeni hisse senetleri Noun
fresh stock
yeni hisse senetleri Noun
fresh suit
yeni açılan dava
fresh supplies
yeni gelen mallar Noun
fresh supply
yeni mal tedariki
fresh troops
yeni asker birlikleri Noun
fresh troops
destek birlikleri Noun
fresh vegetables
taze sebze
fresh water
tatlı su, memba suyu. Noun
fresh water
nehir/göl suyu, tuzsuz su. Noun
fresh water college
tanınmamış kolej
fresh water fishing
tatlı su balıkçılığı
fresh water sailor
acemi denizci
fresh water supply
tatlı su kaynağı Noun, Environment-Ecology
fresh/new blood
(bir kuruma/işe alınan) taze/yeni/genç elemanlar.
admit fresh air into a room
odayı havalandırmak Verb
as fresh as paint
taptaze, tertemiz, gıcır gıcır, pırıl pırıl.
be a fresh hand in sth
bir şeyde acemi olmak Verb
be fresh from the country
şehre ilk kez gelmek Verb
break fresh ground
(a) çığır açmak, yepyeni bir şey yapmak /meydana getirmek, yenilik yaratmak, (b) ilk adımını atmak, başlamak.
come fresh from college
üniversiteyi yeni bitirmiş olmak Verb
embroil someone in a fresh controversy
birini yeni bir kavgaya sokmak Verb
experience a fresh decline
(hisseler) yeni bir fiyat düşmesine uğramak Verb
filing of a fresh application
yeni bir dilekçe verme
gain fresh vigour
dirilmek Verb
get fresh with sb
birine karşı küstahlık etmek Verb
give a fresh fillip to sales
satışlara yeni bir teşvikte bulunmak Verb
give fresh impetus to sth
bir şeye yeni bir şevk katmak Verb
go out for some fresh air
biraz hava almaya çıkmak Verb
in case of a fresh offence
yeni bir suç işlenmesi halinde
in case of a fresh offense
yeni bir suç vukuunda Noun
in the fresh air
açık havada
lamb stewed in a covered pot with lettuce and fresh onions
kapama
lay in fresh stocks
yeni mal tedarikinde bulunmak Verb
meet fresh faces
yeni kimselerle tanışmak Verb
production of fresh evidence
yeni delil ibrazı
put a fresh complexion on sth
bir şeye taze bir hava katmak Verb
put fresh heart into the troops
askerleri yeniden cesaretlendirmek Verb
raise fresh venture capital
yeni riziko sermayesi bulmak Verb
take a fresh interest in life
hayata karşı yeniden ilgi duymak Verb
throw fresh light on a subject
bir konuya yeni ışık tutmak Verb
very fresh or young
terütaze
whiff of fresh air
temiz hava esintisi
English-Turkish phrases from Zargan's own database