law

English-Turkish Translation

  1. Noun, Law kanun, yasa
  2. Noun, Law kanun
  3. Noun yasa, kanun.
    at law: yasal/kanunî olarak, yasa/kanun gereğince, yasaya/kanuna uygun olarak.
    enforceable
    at law: yasal olarak yürütülebilir/infaz edilebilir.
    by law: yasa gereğince, kanuna göre.
    by/under Turkish law: Türkiye yasaları gereğince.
    Civil law: medenî kanun.
    commercial law: ticaret hukuku.
    Criminal law: Ceza kanunu.
    Is there a law against it? (Yasaya göre) yasak mı?
    It's the law: Yasa budur/böyledir/bunu gerektirir/bunu emreder.
    Martial law: Sıkıyönetim, örfî idare.
    Ther's no law against it: (Yasaya göre) yasak değil/bunu yasaklayan yasa yoktur.
  4. Noun kural, düstur, kaide.
    moral law: ahlâk kuralı.
    a law of grammar: dilbilgisi kuralı.
  5. Noun düzen, nizam, yasaların uygulanmasiyle toplumun ulaştığı kararlı ve güvenli durum.
    maintaining law
    and order: düzen/nizam ve asayişin korunması, güvenliğin sağlanması.
    the forces of law and order: güvenlik/zabıta kuvvetleri.
  6. Noun tüze, hukuk.
    law of nations: devletler hukuku.
    administrative law: idare hukuku.
    common
    law: örf ve âdet hukuku.
    constitutional law: anayasa hukuku.
    international law: milletlerarası hukuk, devletler hukuku.
  7. Noun hukuk ilmi/mesleği.
    to study law: hukuk tahsili yapmak.
    law school: hukuk fakültesi.
    enter
    the law: hukukçu olmak.
    law term: (a) hukuk dili/deyimi, (b) mahkemelerin çalışma dönemi.
  8. Noun düstur, yasaları içine alan kitap, belirli bir konudaki yasaların tümü.
  9. Noun yasal işlem/kovuşturma.
    to go to law: yasal işleme başvurmak, yasal kovuşturma açmak, mahkemeye başvurmak.
  10. Noun polis, yasaları uygulamakla görevli şahıs/kurum.
    The long arm of the law: (mizah) polis, zabıta.

    Here's the law arriving: Polis geliyor.
    The law arrived at the scene immediately after the alarm went off: Alarm çalar çalmaz polis olay yerine yetişti.
  11. Noun töre, örf, âdet, usul.
    Having a good breakfast was an absolute law in the household.
  12. Noun türe, adalet.
    law court = court of law: mahkeme.
    take the case to law: işi mahkemeye götürmek.

    to take someone to law = to have the law on someone: bir kimseyi adalete(adaletin pençesine) teslim etmek.
    I'll have the law on you! Seni mahkemeye veririm.
  13. Noun (doğal) yasa/kanun.
    the law of gravitation: yerçekimi kanunu.
    Newton's/Ohm's laws: Newton/Ohm kanunları.
  14. Noun Allahın emri.
  15. Noun İncildeki, özellikle Ahdi Ceditteki dinî emirler.
    the law of Christ.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

(one) who has the law on one's side
hukuk en haklı olan
administrative-law judge
idarî hakim Noun, Administrative Law
attorney-at-law
avukat Noun, Law
be liable in law for the result of one's own negligence
ihmalin sonuçlarından kanun karşısında sorumlu olmak Verb
be liable in law for the results of one's own negligence
ihmalinin sonuçlarından kanun karşısında sorumlu olmak Verb
by-law
yönetmelik Noun, Law
by-law
tüzük Noun, Law
general principles of law
hukukun genel ilkeleri Noun, Law
have the law on one's side
yasaya göre haklı olmak.
homecoming law
köye dönüş yasası Noun, Law
international labour law
uluslararası iş hukuku Noun, Law
land-reform law
toprak kanunu Noun, Law
Law No. 6563 on the Regulation of Electronic Commerce
6563 sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Noun, Law
law-enforcement authorities
kanun uygulayıcılar Noun, Public Administration
law-enforcement authorities
kanun uygulama birimleri, kolluk, kolluk kuvvetleri Noun, Law
law-enforcement forces
kolluk kuvvetleri Noun, Law
law-enforcement officer
kolluk Noun, Public Administration
law-enforcement officer
kolluk görevlisi Noun, Public Administration
law-enforcement officer
kolluk kuvvetleri görevlisi Noun, Public Administration
law-enforcement officer
kolluk mensubu Noun, Public Administration
law-enforcement personnel
emniyet personeli Noun, Public Administration
laws of physics
fizik kanunları Noun, Physics
laws of physics
fizik yasaları Noun, Physics
plead one's ignorance of the law
kanunu bilmediği savunusunda bulunmak Verb
Private Pension Savings and Investment System Law
Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu Noun, Law
private-law legal entity
özel hukuk tüzel kişisi Noun, Law
promulgation of laws
yasaların yayımlanması Noun, Law
public-law legal entity
kamu hukuku tüzel kişisi Noun, Law
take the law into one's hands
hakkını kendi eliyle almak, bizzat ihkakı hak etmek, öç almak.
take the law into one's own hands
kanunu kendi eline almak Verb
take the law into one's own hands
asilik etmek Verb
take the law into one's own hands
adaleti kendi eline almak Verb
adjective law
şekli hukuk
adjective law
usul hukuku
adjustment law
uyum yasası
administrative law
idari mevzuat Noun, Law
air law
seyrüsefer kanunları Noun
air law
hava trafik kanunları Noun
amendment law
tadilat kanunu
anticartel law
kartelciliği yasaklayan kanun
antitrust law
antitröst yasası Noun, Law
antitrust law
tröst aleyhtarı kanun
anti-trust law
tröst aleyhtarı kanun
applicable law
uygulanacak hukuk Noun, Law
arbitration law
tahkim kanunu
bad law
kanuna uymayan karar
bank law
bankalar kanunu
banking law
bankacılık kanunu Noun, Law
budget law
bütçe kanunu
by law
kanunen
cardinal law
en yüksek kanun
carrying law
kanunu uygulama
charges law
harçlar kanunu
church law
kilise hukuku Noun, Law
collection law
icra hukuku Noun, Bankruptcy Law
commercial law
ticaret kanunu
community law
AT mevzuatı
company law
şirketler hukuku Noun, Law
company law
şirketler yasası Noun, Law
comparative law
karşılaştırmalı hukuk Noun, Law
comparative law
karşılaştırılmalı hukuk
compensation law
iş kazası sigorta hukuku
comprehensive law
kapsamlı hukuk
comprehensive law
kapsamlı kanun
comprehensive law
şümullü kanun
consuetudinary law
(US) örf ve âdet hukuku
cooperative law
kooperatifler kanunu
corporate law
şirketler hukuku Noun, Law
corporation law
(US) anonim şirketler kanunu
corporation law
anonim şirket hukuku
corporation law
anonim şirketler kanunu
customary law
örf ve âdet hukuku Noun, Law
customary law
örf ve adet hukuku
customs law
gümrük kanunu
damages law
tazminat hukuku Noun, Law
decartelization law
kartelleri kaldırma kanunu
decree law
kanun hükmünde kararname
decree law
kanun kuvvetinde kararname
derived law
ikincil hukuk
divorce law
boşanma kanunu
dormant law
uygulamadan kalkmış kanun
draft law
kanun layihası Noun
election law
seçim yasası
enforcement law
icra hukuku Noun, Bankruptcy Law
equity law
nasafet hukuku Noun, Law
established law
yürürlükteki kanun
exceptive law
fevkalade haller kanunu
exclusion law
(US) göç kanunu
exclusion law
göç kanunu
execution law
icra hukuku Noun, Bankruptcy Law
executorship law
vasiyeti tenfiz kanunu
family law
aile hukuku Noun, Law
federal law
federal hukuk
fist law
orman kanunu
flag law
bayrak yasası
foreign law
yabancı hukuk
forest law
orman kanunu
general law
genelde yürürlükte olan kanun
general law
herkes için geçerli kanun
halifax law
muhakeme usulleri Noun
hypothecary law
ipotek kanunu
immigration law
göç kanunu
immigration law
göçmen kanunu
improvised law
alelacele çıkarılan kanun
in law
kanuna uygun
industrial law
sanayii kanunu
insurance law
sigorta hukuku
interstate law
eyaletlerarası hukuk
labor law
iş kanunu Noun
labour law
iş hukuku Noun, Labor Law
maritime law
deniz ticaret hukuku
maritime law
deniz ticaret kanunu
matrimonial law
evlenme hukuku
mining law
maden yasası
moral law
ulvi ahlak kurallarından doğan hukuk
national law
milli hukuk
nationality law
(Br) vatandaşlık hukuku
navigation law
deniz ticaretini geliştirmek ya da sınırlandırmak için çıkarılan yasalar
nonretroactive law
makabline şamil olmayan kanun
obsolete law
yürürlükten kaldırılmış kanun
operative law
geçerli yürürlükteki kanun
organic law
kurucu yasa Law
paramount law
esas teşkilat kanunu
paramount law
anayasa
partnership law
ortaklık kanunu
patent law
patent hukuku
patent law
patent yasası
patent law
patent kanunu
pension law
emeklilik kanunu
peremptory law
amir hukuk
political law
siyaset hukuku
positive law
mevzuat
positive law
müspet hukuk
positive law
meri hukuk
practise law
avukatlık yapmak Verb
prerogative law
krallık imtiyazları Noun
prescriptive law
örf ve adet hukuku
press law
basın kanunu
preventive law
önleyici hukuk
procedural law
muhakeme usulleri kanunu
prohibitory law
yasaklayıcı kanun
quota law
(US) göçmen kanunu
real law
ayni hukuk
real-estate law
emlak kanunu
reclamation law
arazi kazanma kanunu
reclamation law
arazi ıslah kanunu
remedial law
usul hukuku
revenue law
(US) gelir vergisi kanunu
rigorous law
sert kanun
settled law
herkesçe kabul edilen kanun
state law
(US) eyalet kanunu
stretch law
kanunu çarpıtarak yorumlamak Verb
study law
(US) hukuk okumak Verb
tacit law
örf ve âdetlerden doğan hukuk
tacit law
halkın ortak rızalarından doğan hukuk
tax law
vergi hukuku Noun, Law
trademark law
ticari marka kanunu
unconstitutional law
anayasaya aykırı kanun Noun, Law
uniform law
bütün memlekete veya aynı statüde bulunan kimselere şamil hukuk
written law
müseccel kanun
written law
kayda geçmiş kanun
zoning law
imar kanunu Noun, Law
law abiding
kanunlara saygılı
law amendment
kanun tadilatı
law book
hukuk kitabı
law business
avukatlık
law case
içtihat hukuku
law clerk
hukuk stajyeri Noun, Law
law day
(senet , ipotek) vade tarihi
law department
hukuk bölümü
law faculty
hukuk fakültesi Noun, Education-Training
law giver
vazııkanun
law office
avukatlık bürosu Noun
law office
hukuk bürosu Noun, Law
law officer
kanun adamı
law partner
hissedar
law partner
ortak
law practice
hukukçuluk yapma
law reports
mahkeme masrafları Noun
law review
hukuk dergisi
law student
hukuklu
law term
hukuki deyim
law training
hukuk stajı
law training
hukuk eğitimi
law writer
kanunu yorumlayan kişi
English-Turkish phrases from Zargan's own database