(a) incelemek, değinmek, dokunmak, temas etmek, nazarı itibara almak.
The book does not enter into the issue of morality at all: Kitap, ahlâk sorununa hiç değinmiyor. (b) girişmek, ulaşmak, varmak.
enter into agreement: anlaşmaya varmak, sözleşme imzalamak. (c) katılmak, taraftar olmak, tarafını tutmak.
enter into someone's feelings: birisinin duygularına katılmak. (d) oluşturmak, bileşimine/terkibine girmek.