(a)
ask. karartmak, (hava hücumlarından korunmak için) ışıkları söndürmek/örtmek, (b) bayılmak.
He blacked out at the sight of blood: Kan görür görmez bayıldı. (c) belleğini yitirmek, hafızasını kaybetmek, belirli bir olayı/kimseyi hiç hatırlayamamak.
When it came to his war experiences, he blacked out completely: Harpte başına gelenlerin hiçbirini hatırlayamadı. (d)
tiy. sahneyi karartmak, ışıkların hepsini söndürmek, (e) faaliyetini durdurmak/kesmek.
black out the radio broadcasts from the U.S.: ABD'den yapılan radyo yayınlarını kesmek.