birlikte

Turkish-English Translation

  1. Adverb simultaneously
  2. Adverb jointly
  3. in common
  4. Adverb collectively
  5. Adverb concurrently
  6. together
  7. concertedly
  8. all in one
  9. cum
  10. in unison
  11. in company
  12. in consort (with)
  13. vis-à-vis
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

...le birlikte
along with ... Adverb
anlaşmalar özel sözleşmelerle sonuçlandırılmakla birlikte
outcry market
asıl taahhüt sahibi ile birlikte
collateral promise
bir şey ile birlikte
together with
borsa işlemlerinin başlamasıyla birlikte
dawn raid
bunlarla birlikte
although
bununla birlikte
notwithstanding
bununla birlikte
nonetheless
bununla birlikte
all the same
bütün kusurlarıyla birlikte
with all faults
daha kolay zamanlarla birlikte
worst moment concept
ekleri ile birlikte
with knobs on
faiz ile birlikte
and interest
faizle birlikte
cum interest
hep birlikte
in chorus
hep birlikte
in concert with
hep birlikte
between
hep birlikte
en bloc
hep birlikte
en masse
ile birlikte
accompanied by
ile birlikte
in conjunction with
ile birlikte
with
ile birlikte
concurrently with
ilgili tüm masraflarla birlikte
with all its attendant expenses
kanuni faiziyle birlikte
together with statutory interest Adverb, Law
rüçhan haklarıyla birlikte
cum rights
rüzgârla birlikte
downwind
birlikte (oy vermek)
en bloc
birlikte acı çeken kişi
fellow sufferer
birlikte bağlamak
to knot together Verb
birlikte beyan etmek
to declare jointly Verb
birlikte bir kurul oluşturmak
to form themselves into a committee Verb
birlikte bölüşen
coparcenary
birlikte bölüşen
joint heir
birlikte bulunma
concomitance
birlikte çalışabilirlik
interoperability Noun
birlikte çalışan
synergic Information Technology
birlikte çalışan bir grup işçi
mieny
birlikte çalışma
synergism
birlikte çalışma
cooperation Noun
birlikte çalışmak
to collaborate Verb
birlikte çalışmak
to gang up Verb
birlikte çalışmak
to cooperate Verb
birlikte dava
joinder of action
birlikte dava
concerted action
birlikte dava
joinder of parties
birlikte dava edilen
corespondent
birlikte dava olunan
co-defendant
birlikte davacı
coplaintiff
birlikte destekleyicilik
cosponsorship
birlikte dinleme tuşu
listening key Communication
birlikte evrim
coevolution (Kaynak: Evrim Çalışkanları) Noun, Biology
birlikte geçinememek
to make out together badly Verb
birlikte gelmek
to come with Verb
birlikte gelmek
to come along Verb
birlikte gitmek
to tag along Verb
birlikte gitmek
to accompany Verb
birlikte gitmek
to see Verb
birlikte gitmek
to tag on Verb
birlikte gitmemek
to stand out of line Verb
birlikte hâkim durum
joint dominant position Noun, Competition Law
birlikte hâkimiyet
collective dominance Noun, Competition Law
birlikte hareket
common acuse
birlikte hareket
common action
birlikte hareket
concerted action
birlikte hareket etmek
to act together Verb
birlikte hareket etmek
to coact Verb
birlikte hareket etmek
to act conjointly Verb
birlikte hareket etmek
to take joint action Verb
birlikte hareket etmek
to act in concurrence Verb
birlikte hareket etmek ve işlemek
to synchronize Verb
birlikte imza atan
consignatory
birlikte imzalayan
cosignatory
birlikte işgal eden
joint occupant
birlikte işlemeleri için manivelaları birbirine bağlamak
to interlock Verb
birlikte işlenen suç
joint offense Noun
birlikte işlenen suç
joint offence
birlikte işlerlik
interoperability Noun
birlikte istifa etmek
to resign in a body Verb
birlikte iştirak
in partnership on joint account
birlikte iştirak
copartnership
birlikte iştirak eden
partner on joint account
birlikte iyi çalışmak
to pull well together Verb
birlikte iyi uyuşmak
to make fine music together Verb
birlikte kefalet
joint surety
birlikte kefalet
joint guarantee
birlikte kefalet
joint suretyship
birlikte kefil
collateral bail
birlikte keşide eden
drawer fellow
birlikte kullanım
collocation Noun
birlikte kullanmak
to share Verb
birlikte masaya oturarak sorunu tartışmak
to get round the table Verb
birlikte öğretim
co-education
birlikte ölen
commorient
birlikte olmak
to go about with Verb
birlikte ortaya çıkan
synchronous Adjective
birlikte oturan
coinhabitant
birlikte oturan kimse
inmate
birlikte oturma
living together
birlikte oturulan kimse
fellow lodger
birlikte oy kullanma kurulu
participation council
birlikte oy kullanma sistemi
participation plan
birlikte sahip olmak
to hold in common Verb
birlikte saldırı
concerted attack
birlikte satma hakkı
tag-along right Noun, Law
birlikte savaşan devlet
cobelligerent
birlikte seçim
selection in common
birlikte servet yapmak
to rake together wealth Verb
birlikte sigorta
joint insurance
birlikte sorumluluk
joint liability
birlikte tekel
shared monopoly Noun, Competition Law
birlikte tekel
joint monopoly Noun, Competition Law
birlikte temyiz eden taraf
co-appellant Noun, Law
birlikte tevarüs etmek
to inherit conjointly Verb
birlikte tevarüs etmek
to inherit jointly Verb
birlikte tuzak kuranlar
the colluders Noun
birlikte üretme ekonomisi
economies of scope Economics
birlikte yapılmış
concerted
birlikte yaşama
cohabitation
birlikte yaşamak
to keep house together Verb
birlikte yaşamak
to shack up Verb
birlikte yaşamak
to live in sin Verb
birlikte yaşamak
to cohabit Verb
birlikte yaşamak
to live together Verb
birlikte yerleşik
co-resident Information Technology
birlikte yolculuk eden
copassenger
birlikte yolculuk eden yolcu
fellow passenger
birlikte yolculuk etmek
to be on the train Verb
birlikte yönetmek
to codetermine Verb
(hayat sigortası) birlikte öldükleri varsayımı
common calamity
(poliçe) senedi birlikte imzalayan ortak
joint maker
barış içinde birlikte yaşama
peaceful coexistence
başka mallarla birlikte gönderme
collective consignment
başka mallarla birlikte gönderme
mixed consignment
bir adamla birlikte yaşayan kız
groupie
bir işte birlikte çalışmak
to collaborate in a work Verb
bir yolculuğa birlikte çıkmak
to share a voyage Verb
birden çok ürünün birlikte ambalajı
multiple unit item
biriyle birlikte (birinin yanında) oturmak
to take up quarters with sb Verb
biriyle birlikte çalışmak
to join hands with sb Verb
biriyle birlikte çalışmak
to work with someone Verb
biriyle birlikte dolap çevirmek
to act in collusion with sb Verb
biriyle birlikte dolaşmak
to hang out with someone Verb
biriyle birlikte eve çıkmak
to move in with someone Verb
biriyle birlikte hareket etmek
to coact with sb Verb
biriyle birlikte hareket etmek
to act in concert with Verb
biriyle birlikte hareket etmek
to conspire with sb Verb
biriyle birlikte hareket etmek
to act in concert with sb Verb
biriyle birlikte hareket etmek
to act in common with sb Verb
biriyle birlikte hareket etmek
to act in conjunction with sb Verb
biriyle birlikte kalmak
to lodge with Verb
biriyle birlikte olmak
to be seeing someone Verb
biriyle birlikte olmak
to have someone Verb
biriyle birlikte oturmak
to room together Verb
biriyle birlikte oturmak
to live with someone Verb
biriyle birlikte tuzak kurmak
to collude with sb Verb
biriyle birlikte yaşamak
to live with someone Verb
biriyle birlikte yolculuk etmek
to company with sb Verb
biriyle birlikte zaman geçirmek
to hang out with someone Verb
birşeyleri birlikte çırpmak
to beat something together Verb
birşeyleri birlikte karıştırmak
to beat something together Verb
buluşu birlikte gerçekleştiren kimse
fellow inventor
enflasyonla birlikte verimlilikte düşme
slumpflation
evlenmeden birlikte yaşamak
to shack up with Verb
evlenmeden birlikte yaşamak
to live in sin Verb
grup üyelerinin birlikte yolculuk ettikleri gezi
ground inclusive tour
halkı birlikte harekete çağırmak
to launch an appeal Verb
iki çiftin birlikte gezmesi
double date
işi eğlenceyle birlikte yürütmek
to combine business with pleasure Verb
kârın birlikte azamileştirilmesi
joint profit maximization Noun, Competition Law
liste başında birlikte bulunmak
to bracket together at the top of the list Verb
maaşla birlikte verilen ödemeler
wage-related benefit
nikâhsız olarak birlikte oturmak
to cohabit Verb
nikâhsız olarak birlikte yaşayan
cohabiter
özel olmakla birlikte kamu yararına çalışan işletme
quasi- public company
resmi nikâhsız birlikte yaşama
common law marriage
satışa birlikte arz edilen karma mal paketi
sales mix
sipariş ile birlikte peşin ödeme
cash with order
siparişle birlikte peşin ödeme
cash with order
tekrar birlikte olmak
to get back together Verb
türlü eşyaların birlikte yüklenmesi
multiple loading
ürünle birlikte ambalajı içinde verilen armağan
in pact premium
yasak bir yere birlikte girme
joint trespass
'yi de birlikte getirmek
to carry with it Verb
yolcunun birlikte götüreceği ücretsiz yük
free baggage allowance
zina durumunda birlikte yaşama
cohabitation in state of adultery
Turkish-English phrases from Zargan's own database