ram

  1. Noun, Information Technology rastgele erişimli hafıza
  2. Noun koç.
  3. Noun, Astronomy Koç burcu.
  4. Noun şahmerdan.
  5. Noun, Maritime Traffic zırhlı mahmuzu, savaş gemisinde düşman gemisi teknesini delmeye mahsus sivri çıkıntı.
  6. Noun basınç veya darbe uygulayan makine parçası.
  7. Noun
    hydraulic ram ile ayni anlama gelir. akarsu gücü ile işleyen tulumba.
  8. Transitive Verb kuvvetle/şiddetle vurmak, toslamak.
    His car rammed mine.
  9. Transitive Verb şahmerdanla/kuvvetli vurşlarla çakmak, vurarak/zorlayarak pekiştirmek.
    He rammed the bolt into the wall.
  10. Transitive Verb (a) tık(ıştır)mak, tıka basa doldurmak, sokmak, (b) zorlamak, zorla kabul ettirmek.
    to try to ram
    an unpopular bill through Parliament: Meclisi, halkın istemediği bir yasayı kabule zorlamak.
  11. Transitive Verb kuvvetle itmek.
  12. Transitive Verb (silaha) barut doldurup sıkıştırmak.
  13. Transitive Verb (gemi) mahmuzlamak, mahmuz ile başka gemiye çarpmak.
  14. = Random Access Memory.
  15. Noun rastgele erişimli bellek.
istemediği bir şeyi/fikri zorla kabul ettirmek, zorlamak.
Father keeps ramming it down my throat that
I should become a doctor.
giysilerini bir bavula tıkıştırmak Verb
başıni duvara çarpmak Verb
başını duvara çarpmak Verb
zorla kabul ettirmek Verb
birinin gırtlağına basmak Verb
zorla kabul ettirmek, sıkboğaz etmek, ister istemez razı etmek.
şahmerdan, eskiden kale duvarlarını ve kapılarını yıkmak için kullanılan uzun ve kalın kütük. Noun
koçbaşı Noun
su mengenesi: düşen suyun kuvvetinden yararlanarak suyu kaynaktan daha yükseğe çıkaran düzen.
ram ile ayni anlama gelir. akarsu gücü ile işleyen tulumba.
bir denizaltıya bindirerek onu batırmak Verb
istemediği bir şeyi birine zorla dinletmek Verb
bir şeyi iyice anlatmak/kafasına sokmak.
The First World War rammed home the same lesson.
shofar Noun
koçyumurtası Noun
= Royal Academy of Music.
rasgele erişimli bellek Information Technology

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. İtâat eden, boyun eğen