mendiline düğüm atmak
Fiil
parasını araziye bağlamak
Fiil
birisini etkisiz hale getirmek, ellerini bağlamak.
tüplerini bağlatmak
Fiil, Tıp
papyon/kelebek kravat.
İsim
kelebek biçiminde bir tür tatlı.
İsim
(a) İngiliz halk okullarını simgeleyen boyunbağı, (b) (belirli bir topluluğun bireyleri arasında) sıkı
dayanışma, tutkunluk, bağlılık.
çift maçlı eliminasyon sistemi
İsim, Spor
beyaz papyon kravat.
İsim
Windsor boyunbağı: siyah ipekten, gevşek olarak boyuna bağlanan kravat.
fabrikayı tatil etmek
Fiil
(teniste) kazananı saptayacak olan ek oyun
karara bağlanmamış balotaj
bağlamak, kayıt altına almak, kısmak, kısıtlamak.
He finds that a desk job ties him down.
vb ile ilgili olarak piyasaya sürülen giysi
herhangi bir şeyle ilgili bulunan veya o şeyin tamamlayıcısı olan
(US) bir şey satın alabilmek için bir şeyi daha alma şartı
uygun düşmek, uymak, tutmak, tutarlı/çelişkisiz olmak.
His story ties in with the facts: Anlattıkları gerçeklere uyuyor.
(a) hızla sarılmak, (b)
argo şiddetle hücum etmek, (c) tutmak.
günün geri kalan kısmında çalışmamak
Fiil
özel bağlantı numarası
Bilgi Teknolojileri
şaşırıp kalmak, ne yapacağını bilememek, işin içinden sıyrılamamak.
üretimi durdurmayı tasarlamak
Fiil
bağlama çubuğu, gergi çubuğu.
İsim
(birisini) şaşırtmak, şaşkına çevirmek, çıkmaza sokmak.
yolculuk özgürlüğünü kısıtlamak
Fiil
birini zaman açısından bağlamak
Fiil
birini sözleşme ile bağlamak
Fiil
birini oyunun kurallarına uymaya zorlamak
Fiil
hareket serbestliğini kısıtlamak
Fiil
(a) sımsıkı bağlamak, (b) (paket vb.) iple bağlamak, (c) engel olmak, zorlaştırmak, engel/zorluk çıkarmak,
(d) durdurmak, faaliyetine son vermek, (e) (parayı vb.) bağlamak, verimsiz bir işe yatırdığı için başka işte kullanamamak, (f) gemiyi halatla karaya bağlamak, (g) işi başından aşmak, çok meşgul olmak.
I can't see you now, I'm all tied up.
My hands are tied up: Elimde değil/Elim kolum bağlı.
telefon kabinini işgal etmek
Fiil
tek bir tedarikçi firmaya bağlı satış mağazası
puan sayısı birininkiyle eşit olmak
Fiil
tüm sanayi faaliyetlerini durdurma