1. Fiil işitmek.
    to hear sounds/voices.
    I have heard it said = I had heard tell that … : … söylendiğini işittim.
  2. Fiil (ses) duymak, işitebilmek.
    I can't hear you. He cannot hear well.
    Did you hear what he said?
    Ne dediğini duydun mu?
    I've never heard such rubbish: Hiç böyle saçma şey duymamıştım.
    make oneself heard: sesini duyurmak.
  3. Fiil dinlemek, kulak vermek.
    to hear news. to hear a recital/a person's explanation.
  4. Fiil, Hukuk yargılamak, duruşmasını yapmak.
    to hear a case.
  5. Fiil sorguya çekmek, ifadesini almak.
    to hear the defendant.
  6. Fiil itaat etmek, söyleneni yapmak, (söze/nasihate) kulak vermek, can kulağı ile dinlemek.
  7. Fiil
    hear from: haber/mektup almak.
    I heard from him last week.
    You will hear from me soon:
    Yakında size haber yollarım.
obur gibi yemek Fiil
Başın sağolsun. Cümle, Deyim
Başınız sağolsun. Cümle, Deyim
işittirmek Fiil
işitmezliğe getirmek Fiil
işitmezlikten gelmek Fiil
davaya bakmak Fiil
bir davaya bakmak Fiil
yargılamak Fiil
bir davaya kapalı oturumda bakmak Fiil
(Br) kapalı celsede (oturumda) davaya bakmak Fiil
davaya kapalı oturumda bakmak Fiil
bir çocuğun dersini dinlemek Fiil
bir heyeti dinlemek Fiil
bir dilekçeyi kabul etmek Fiil
önergeyi tartışmak Fiil
bir önergeyi tartışmak Fiil
birinin bütün söylediklerini dinlemek Fiil
bir dilekçeyi kabul etmek Fiil
dilekçeyi kabul etmek Fiil
tanık dinlemek Fiil
(bir kimseden/şeyden) haber almak, haberi olmak, tanımak, duymak.
He wasn't heard of for a long time:
Uzun zaman ondan haber alınamadı.
“Who's he?” “I never heard of him.” “O kim?” “Bilmem, tanımıyorum.”
I've never heard of anyone doing a thing like that: Bir insanın böyle bir şey yaptığını ömrümde duymadım.
dinleyip hüküm vermek Fiil
(mahkeme kararı) gereği düşünmek Fiil
(Br) her iki tarafın savunmasını dinlemek Fiil
iki tarafın da avukatlarını dinlemek Fiil
tanık dinlemek Fiil
haber almak Fiil
(Br) bravo ! çok iyi
derslere devam etmek Fiil
haberleri dolaylı olarak duymak Fiil
tasvip/muvafakat/kabul etmek, razı olmak, rıza göstermek. (Genellikle olumsuz hali kullanılır).
I
won't hear of it: Bunu asla kabul etmem.
I will not hear of your going: Gitmene razı değilim.
He won't hear of alterations to his plan: Plânının değiştirilmesini kabul etmiyor.
vakadan haberi olmak Fiil
bir vakadan haberi olmak Fiil
yeminli ifade almak Fiil
sonuna kadar dinlemek.
Don't interrupt, just hear me out before you start talking: Sözümü kesme,
sonuna kadar dinle de sonra cevap ver.
biriyle olan teması kaybetmemek Fiil
başkalarından duyulup öne sürülen delil
muhakeme etmek Fiil
birinin diyeceklerini sonuna kadar dinlemek Fiil
biri hakkında bir şey duymak Fiil
savaş dedikoduları duymak Fiil
söylendiğini (başkalarından) duymak/işitmek/haber almak.
I've often heard tell of the wonderful parties
she gives, but I've never been invited.
temyiz talebini dinlemek Fiil
sonuçlarına katlanmak Fiil
tanık dinlemek Fiil
aşırı derecede keskin zekâlı olmak Fiil
haberleri dolaylı olarak duymak Fiil
tarafları dinlemek Fiil
dolaylı olarak işitmek Fiil
öğrenmek Fiil
tanık dinlemek Fiil
bravo! çok doğru! yaşa! (Çoğunlukla parlamentoda konuşanı tasvip için kullanılır).
aşırı gürültüden yakınma ifadesi İsim
kendini dinlemekten zevk almak Fiil
birine kendini acındırmak Fiil
oralarda olmamak Fiil
davanın vicahen görülmesi
kabul etmeyecek
izin vermeyecek