trenlerin işaret verilmedikçe durmadan geçtikleri istasyon
durak, durak/tevakkuf yeri, konak.
istasyon, gar.
railway station. bus station. station agent: istasyon memuru.
station master: istasyon şefi/gar müdürü.
merkez, karakol.
station house: (a) polis karakolu, (b) itfaiye merkezi.
police station:
polis karakolu.
fire station: itfaiye merkezi.
yer, bir kimsenin/şeyin bulunduğu mahal, satış yeri.
gasoline station: benzinci.
service station: tamir/bakım evi.
mevki, makam, rütbe, derece, sosyal durum.
station in life: içtimaî mevki, toplumsal durum.
marry below/beneath one's station: küfvü olmayanla evlenmek.
görev, memuriyet, hizmet.
üs, ordu veya donanmanın özel bir görevle gönderildiği yer.
naval station: deniz üssü.
action stations: hareket/taarruz üssü.
The army is at action stations because it has been told to expect enemy attack.
Askerlik2
(eskiden Hindistanda) İngiliz askerî karargâhı.
(a) yayın istasyonu, verici, posta.
radio/TV station . (b) yayın frekansı.
tune to the Civil Defense station . (c) kanal.
station break: ara, fasıla, istasyon ismini bildirmek veya ilân yapmak için yayına ara verme.
bir canlının yaşadığı bölge.
Biyoloji
(haritacılıkta) (a) gözlem noktası, (b) nirengi noktası, (c) gözlem çizgisi boyunca 100 kademlik uzunluk.
station section ile ayni anlama gelir. (gemi inşaatında) kesit.
(bir yere/göreve vb.) atamak, tayin etmek, göndermek, yerleştirmek.