stale

English-Turkish Translation

  1. Adjective bayat, kurumuş.
    stale bread: bayat ekmek.
  2. Adjective eski, köhne, yıpranmış, bozulmuş.
    stale news: bayat/eski haber.
  3. Adjective bitkin, yorgun, bezgin, bıkmış.
    It's gone stale on me: Bana usanç veriyor; bıktım ondan.
    to
    go stale: çok yorulmak, bitap düşmek, yıpranmak.
  4. Adjective basmakalıp, tatsız, cansıkıcı.
    stale joke.
  5. Adjective, Law geçersiz, hükümsüz, zaman aşımına uğramış.
    stale cheque.
  6. bayatlamak,ekşi(t)mek, bayatlatmak.
    A pleasure that never stales: Doyulmaz bir zevk.
  7. (at, sığır vb.) işeme(k), kaşanma(k).
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

become stale
(vekâletname) geçerliğini yitirmek Verb
get stale
bayatlamak Verb
go stale
geçmek Verb
making stale
sululuk
someone who makes stale
sulu
the bread has gone stale
ekmek bayatlamış
the bread has gone stale
ekmek bayatladı
stale affidavit
geçerliliğini yitirmiş yeminli beyan
stale articles
modası geçmiş mallar Noun
stale bread
bayat ekmek Noun
stale check (cheque br)
(US) zamanaşımına uğramış çek
stale cheque
vakti geçmiş çek
stale claim
geçersiz talep
stale debt
zamanaşımına uğramış borç
stale debt
zamanaşımına uğrayan borç
stale demand
zamanaşımına uğrayan talep
stale demand
(US) zamanaşımına uğramış talep
stale demand
zamanaşımına uğramış talep
stale market
durgun piyasa
stale news
bayat haber
bull stale bull
fiyatların yükseleceği beklentisiyle menkul kıymet satın almış olup
bull stale bull
bunları bir kârla satamayan menkul kıymet tüccarı
bull stale bull
ya da hiç kimsenin satın almamasından ötürü
bull stale bull
fiyatların durağan olması ya da düşmesinden
English-Turkish phrases from Zargan's own database