bütün mühimmatını harcamak.
bütün cephanesini tüketmek
Verb
ağzına geleni söylemek, düşünmeden konuşmak.
face
argo (a) ağzına geleni söylemek, bilir bilmez/düşünmeden konuşmak, (b) abartmak, mübalâğa etmek.
elinden geleni yapmak, her çareye başvurmak, bütün olanakları kullanmak.
/
wad
k.d. elinden geleni yapmak, son gücünü /varını yoğunu harcamak.
servetini har vurup harman savurmak.
zorla/tehditle istediğini elde etmek.
at ve gözle
Adjective, Military
Aya uzay aracı fırlatma.
Noun
Ay-aracı, Aya fırlatılan uzay aracı.
Noun
fotoğraf çekimi
Noun, Photography
(US) direkt demiryolu hattı (uçak rotası
Noun
böbürlenmek, övünmek, iftiharla söylemek.
(a) hedefe ateş etmek, (b)
k.d. çabalamak, gayret sarfetmek, amaç/gaye edinmek.
ateş edip düşürmek/vurmak.
(a) silahla vurup düşürmek.
shoot down an aircraft. (b)
k.d. kesin olarak reddetmek, "hayır"
demek.
another idea shot down by the chairman.
bombardıman uçağını vurup düşürmek
Verb
isabet ettirerek yere düşürmek
Verb
(a) hedefe ateş etmek, (b)
k.d. çabalamak, gayret sarfetmek, amaç/gaye edinmek.
düşünmeden hareket etmek
Verb, Idioms
plansızca hareket etmek
Verb, Idioms
ilk aklına geleni yapmak
Verb, Idioms
ağzına geleni söylemek
Verb, Idioms
lafını sakınmamak
Verb, Idioms
sözünü sakınmamak
Verb, Idioms
el yordamıyla hareket etmek
Verb
atmak, silah atmak, (b) ok gibi fırlamak.
shoot off a prize: bir atış müsabakasında finale girmek.
film çekimini açık yerde yapmak
Verb
kendini ayağından vurmak (kendi çöküşüne neden olmak
Verb
(a) dışarıya fırlamak, (b) birdenbire görünmek, (c) (filiz) sürmek.
her yeri dolaşıp avlamak.
birini soru yağmuruna tutmak
Verb
(kamyondan) çöp boşaltmak
Verb
(a) tam isabet kaydetmek, (b)
k.d. dürüst davranmak.
trafik ışıklarında sarı yanarken geçmek
Verb
(a) saçmalamak, saçma/manasız konuşmak, (b) abartmak, palavra atmak.
(ödenmeyen kiraya karşı haczedilir korkusu ile) eşyasını gece kaçırmak
(sandal) nehrin hızlı akan yerini çabucak geçmek.
kırmızı yanarken geçmek
Verb
(a) bütün sermayeyi yatırmak, (b) bütün gücünü harcamak (c) kumarda bütün parasını sürmek.
bütün gücünü/parasını harcamak, son gayretini/meteliğini sarfetmek.
Let's shoot the works and order the crêpe suzette.
dağıtmak, paramparça etmek, mahvetmek.
(a) (çocuk) hızla büyümek, birdenbire boy atmak, (b) pek çabuk yükselmek, (c) yukarıya fırlamak, (d)
ateş altına almak.
ABD rastgele ateş etmek (e)
argo damardan uyuşturucu ilâç zerketmek.
bir şehri teröre salmak
Verb
geçen ay büyük çapta artmış olmak
Verb
borsada büyük başarı kazanmak
Verb
borsa da büyük başarı kazanmak
Verb
vuruşmalı dövüşlü film/kitap/video oyunu vb..
Noun
(a) boşboğazlık/gevezelik etmek, (b) saçmalamak, palavra atmak.
He likes to shoot the breeze, so don't take everything he says seriously: Plavra atmayı sever, her sözünü ciddiye alma.
büyük bir teşkilatın yeni kolu