(zalimliğe) varacak derecede (haşin)
sorulan soruya cevap vermek
Verb
doğrudan sadede gelmek
Verb
doğrudan sadede gelmek
Verb
asıl konuya dönmek/gelmek, sadede gelmek.
bir şey karşısında mest olmak
Verb
asıl konuya dönmek/gelmek, sadede gelmek.
iddiasını sağlamlaştırmak
Verb
bir işi yapmayı namus/vicdan borcu saymak.
bir şeyi yapmayı şeref meselesi saymak
Verb
açıkçası, doğrusunu söylemek lâzımgelirse.
Not to put too fine a point on it, I didn't think your performance was very good.
rakibini bir nokta da yakalamak ve yenmek
Verb
rakibini bir noktada yakalamak ve yenmek
Verb
birine davranışının budalalığını göstermek
Verb
müzakerelerin iyi sonuçlanmış olduğuna dikkat çekmek
Verb
birini suçlu olarak göstermek
Verb
bir noktadan öteki noktaya yalnızca taşımayı kapsayan bilet ücreti
konuşmasında bir konuya sonradan geri gelmek
Verb
yerinde söz söylemek
Verb
açık ve isabetli konuşmak
Verb
(a) konuya bağlı kalmak, (b) yerinde/isabetli söz söylemek, öz konuşmak.
meselenin özünü kaçırmamak
Verb
…i sonuna kadar zorlamak
Verb
öyle bir noktaya gelmeli ki
bir örnek vermek gerekirse
tam yerinde, isabetli.
be to the point: (söz) yerinde/isabetli olmak.
Your advice was very much to the point: Nasihatiniz gayet yerinde idi.
His speech was brief and to the point: Konuşması kısa ve isabetli idi.
sabır brııni tüketmek
Verb