main

English-Turkish Translation

  1. Adjective ana
  2. baş, başlıca, bellibaşlı, temel, en önemli, en önde gelen.
    The main thing to remember. The main point
    of my argument. Soldiers guarded the main gates.
  3. safi, sırf, katkısız, yalnız, olanca, bütün.
    by main force/strength: var/olanca kuvvetiyle, bütün gücüyle.
  4. ana, esas, asıl.
    The main street of a town: Bir şehrin ana caddesi.
    main bearing: ana yatak.

    main body
    : ask. asıl kuvvet.
    The main line of a railway: Demiryolu ana hattı.
    all main services: ana hizmetler (su, elektrik, havagazı vb.).
    the main force (of the army etc.): (ordu vb.'nin) ana kuvveti.
  5. Grammar temel, bağımsız.
    main clause: temel tümce.
    In “I walked out when the bell rang.” “I walked out” is the main clause.
  6. (bkz: essential ).
  7. (su/gaz) ana boru.
  8. kuvvet, şiddet, zor.
    with might and main: var kuvvetiyle.
  9. ana fikir, esas/ana parça/kısım/bölüm vb.
    He is the main of the business: O, işin temelidir.
  10. Literature açık deniz, derya, engin.
    the bounding main.
  11. (ana) kara, asıl kıta.
  12. horoz dövüşü.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

by/with (all one's) might and main
bütün gücüyle, olanca kuvvetiyle, canını dişine takarak.
He worked with all his might and main.
Main Search and Rescue Coordination Center
Ana Arama Kurtarma Koordinasyon Merkezi Proper Name, Military
coup de main
baskın, ânî saldırı/hücum/taarruz. Noun
coup de main
ânî/beklenmedik gelişme. Noun
gas main
ana gaz borusu. Noun
in the main
başlıca, bellibaşlı, esas itibarıyla, aslında, esasen, çoğunlukla, ekseriya, çoğu, alelekser.
street main
ana boru
water main
ana su borusu. Noun
with might and main
canla başla
main (major) supplier
mal tedarik eden ana firma
main a
baş hissedar
main act
fors majör
main act
mücbir sebep
main agreement
ana sözleşme
main aim
esas gaye
main aim
ana hedef
main artery
ana yol
main battle tank
ana muharebe tankı Noun, Military
main bearing
ana yatak
main body
esas kuvvet
main body
ana gövde
main body of an army
bir ordunun gövdesi Noun
main brace
mayistra prasyası. Noun, Maritime Traffic
main branch
merkez şube
main branch
ana şube
main building
ana bina
main cable
ana kablo
main case
ana dava
main catalog (ue)
ana katalog
main catalog ue
ana katalog
main catalogue
ana katalog
main chance
kazanç fırsatı, kişisel çıkar, şahsî menfaat.
have an eye on the main chance: (kişisel çıkarı için) fırsat gözlemek. Noun
main city plan
nazım planı
main claim
baş talep
main claim
(patent kanunu) ana talep
main clause
ana cümlecik
main colour
ana renk Noun, Textile Industry
main commission
esas komisyon Noun
main committee
ana kurul
main condition
ana şart
main condition
baş şart
main constituent
yapı taşı Noun
main contract
ana sözleşme
main contractor
baş müteahhit
main contractor
ana müteahhit
main course
asıl yemek (ordövr veya tatlı değil). entrée. Noun
main course
ana yelken. Noun, Maritime Traffic
main creditor
baş alacaklı
main current
esas akım
main current
ana akım
main customer
önemli müşteri
main customer
baş müşteri
main deck
ana güverte, baş güverte. Noun
main depot
ana depo
main difficulties
ana zorluklar Noun
main dish
ana yemek Food-Kitchen
main drag
ana yol
main drain
ana kanal
main drain
ana lağım
main drain
baş lağım
main effect
(istatistik) ana etki
main entrance
ana giriş
main entry
ana madde Noun
main establishment
ana müessese
main establishment
merkez kuruluş
main feature
ana özellik
main features
belli başlı özellikler Noun
main features
ana hatlar Noun
main features
ana hatları Noun
main features of foreign policy
yabancı politikanın ana-hatları Noun
main floor
ana kat
main force
ana kuvvet
main frame
şasi
main frame
ana gövde
main frame
ana çerçeve
main fuse
ana sigorta
main gate
ana kapı
main hatch
ana ambar ağzı
main head
ilan vs'nin ana başlığı
main head
reklam
main head
herhangi bir yazı
main heading
ana başlık
main highway
anayol
main highway
birinci sınıf karayolu
main idea
ana fikir
main issue
esas sorun
main issue
esas ihtilaf konusu
main issue
esas mesele
main issue
ana sorun
main issue of a suit
bir davanın konusu
main jet base command
ana jet üs komutanlığı Noun, Military
main junction
esas kavşak
main line
anahat, ana demiryolu. Noun
main line
(a) ana-damar, uyuşturucu maddenin kolayca şırınga edileceği damar.
a shot of heroin in the main line.
(b) anadamara yapılan eroin şırıngası.
Noun
main line of resistance
mukavemet hattı
main line of resistance
asıl muharebe hattı
main market
ana pazar
main memory
(bilgisayarda) ana bellek. Noun
main motif
ana motif
main negotiating points
ana müzakere konuları Noun
main number
nakliyat birim numarası
main obligation
asıl borç
main office
merkez büro
main office
şirket merkezi Noun, Management
main office
(US) merkez büro
main opinion
üstün gelen kamuoyu
main opposition
ana muhalefet partisi Noun, Politics-Intl. Relations
main opposition party
ana muhalefet partisi Noun, Politics-Intl. Relations
main outlines of a scheme
bir planın ana çizgileri Noun
main part
esas kısım
main patent
ana patent
main path
ana yön
main path
ana yol
main pillow block
krank mili yatağı
main pipe
ana boru
main place of business
işyeri merkezi
main point
ana nokta
main point under discussion
sadet
main post office
merkez postane
main product
ana mamul
main profession
esas mesele
main program (m) e
ana program
main program (me)
ana program
main question
güncel sorun
main question
esas sorun
main reason
esas sebep
main reason
esas neden Noun
main reasons
esbabı mucibe
main road
anayol
main road
ana trafik yolu
main road
ana cadde
main road in a city
cadde
main route
ana cadde
main route
ana yol
main routine
ana yordam
main sails
ana yelkenler Noun
main sea
açık deniz
main seat of activity
merkez büro
main sequence
anakol Noun, Astronomy
main service unit
ana hizmet birimi Noun, Management
main sewage
ana lağım
main sewer
ana lağım
main ship
ana gemi
main source
esas kaynak
main sponsor
ana sponsor Noun, Management
main squeeze
patron
main staircase
ana merdiven
main station
merkez gar
main station
ana istasyon
main stay of a business
bir işletmenin belkemiği Noun
main stem
esas gövde/kol/mecra vb., örneğin: (a) (nehir) ana kol, (b) demiryolu) anahat, (c) (şehir) ana cadde. Noun
main storage
ana bellek Information Technology
main storage
(bilgisayar) ana bellek
main street
ana cadde
main street
anacadde
main street
(US) ana yol
main street
anayol
main street
ana yol
main subject
ana konu
main suplly route
ana ikmal yolları Noun
main supplier
esas tedarikçi firma
main supply road
ana ikmal yolu
main support
ana destek
main tenant
asıl kiracı
main thoroughfare
ana cadde
main topic
esas konu
main track
ana hat
main trade
esas ticaret konusu
main wall
ana duvar
main worry
esas endişe
main yard
grandi sereni. Noun
(firm) main office
merkez
(min) main lode
ana damar
(patent law) main claim
ana talep
(statistics) main effect
ana etki
drive out main street
ana yolda araba sürmek Verb
hearing of (trial on) the main issue
davanın esası hakkında duruşma
in the main issue
esas itibariyle
live on main street
ana caddede oturmak Verb
on the main street
ana caddede
open into the main road
ana caddeye çıkmak Verb
proceedings on the main issue
davanın esası hakkında duruşma
splice the main brace
içkiler dağıtmak, içmek, sarhoş olmak.
subscriber's main station
telefon santralı
the main point
esas nokta
the main points
esaslı noktalar Noun
tranmission main shaft
kamalı mil
English-Turkish phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Eşkenar dörtgen
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.