horse

  1. Noun, Zoology at
  2. Noun at, beygir, kısrak
    (Equus callabu). İlgili sıfat:

    equine
    .
    blood horse: saf
    kan at.
    draft horse: koşum atı.
    gelded horse: iğdiş.
    race horse: koşu /yarış atı.
  3. Noun aygır.
    iron horse: lokomotif.
  4. Noun, Zoology atgillerden herhangi hayvan: eşek, zebra vb.
  5. Noun süvari, atlı (asker).
    a thousand horse: bin atlı.
    a regiment of horse: süvari alayı.
    horse
    and foot: atlı ve yaya.
  6. Noun binit, oyuncak at.
    a rocking horse.
  7. Noun, Sports kasa, atlama sehpası.
  8. Noun ayaklı destek.
    clothehorse: ayaklı elbise askısı.
  9. Noun eroin.
  10. Noun, Minerology maden damarı içine sıkışmış kaya.
  11. Noun at.
  12. Noun öğrencilerin yabancı dil derslerinde gizlice kullandıkları çeviri veya benzeri yardımcı araç.
  13. Verb ata bin(dir)mek.
  14. Verb at tedarik etmek.
  15. Verb at sırtında gitmek, atla gitmek.
  16. Verb (kısrak) kızışmak, kösnümek.
  17. Adjective at+, ata ait.
    the horse family.
  18. Adjective atla çekilen.
  19. Adjective atlı, ata binmiş.
    horse troops..
yüksekten bakmak Verb
burnu büyük olmak Verb
(a) gururu kırılmak, (b) burnu sürtülmek, (c)
argo attan inip eşeğe binmek.
yelkenleri suya indirmek Verb
direnmek, ayak diremek, öfkelenmek, kafa tutmak.
her şeyini bir ata yatırmak Verb
topal atla yarışa çıkmak.
(yarışta) bütün parasını bir at üzerine koyarak bahse girmek.
sevdiği konu üzerinde konuşmaya başlamak Verb
kibirlenmek, böbürlenmek, başkalarına tepeden bakmak, kibirinden yanına yaklaşılamamak, “alçak dağları ben yarattım” demek.
ABD'de özel olarak yetiştirilen bir cins at.
Arap atı.
kurtlar kadar aç Adjective
kurtlar gibi aç Adjective
bir ata oynamak Verb
(a) yanlış ata oynamak, yarışı kaybeden at üzerinde bahse girmek, (b) kaybedilmiş davayı savunmak.
doru at.
tahmininde yanılmak, yanlış bilgi üzerine plân kurmak, geleceği görememek.
araba atı
kasınç, adale kasılması, kramp. Noun
bacağa kramp girmesi Noun, Medicine
havalandırma veya kurutma amacıyla çamaşır veya giysilerin asıldığı askı
araba atı
posta atı
attan inmek Verb
hakkında bir şey bilinmeyen yarış atı veya rakip.
Bill and Jo are dark horses for him. Noun
kapalı kutu: yetenekleri gizli olan veya bilinmeyen kimse.
peşinen ödenmiş iş
önceden
beygir, araba atı. Noun
yük arabasını çeken ağır at
oburca /domuz gibi yemek, tıkınmak.
oburca yemek, tıkınmak.
film çıkrığı
(a) boşuna/beyhude uğraşmak, vakit kaybetmek, boşuna gayret sarfetmek, akıntıya kürek çekmek, (b) bilinen
bir şeyi tekrarlayıp durmak, boşuna nefes tüketmek, malûmu ilâma çalışmak, (c) bayatlamış/unutulmuş bir konuya dikkati çekmeye çalışmak.
hiç kimseyi ilgilendirmeyen konu ile meşgul olmak.
(a) koşum atı, yük/araba atı, (b) koşumlu yarış atı.
gururlu/mağrur davranış, tepeden bakış, kendini beğenme.
on one's high horse: küstah, mağrur, kendini beğenmiş bir tavırla. Noun
çocuğun at diye bindiği değnek
bir kimsenin merakla takip ettiği konu veya iş
sallanan oyuncak at
lokomotif.
bir at üzerine filan miktar oynamak Verb
hafif süvari: hafif silah ve teçhizat taşıyan süvari. Noun
kiralık at
uzun eşek : jimnastik atlama aleti. Noun
uzun eşek atlama yarışı/oyunu. Noun
birini kukla olarak öne sürmek Verb
ata binmek Verb
yüksekten atmak, caka satmak.
kahraman
âdi
tek atlı
yoksul
yük beygiri
benekli at. Noun
koşum atı, arabaya koşulan at. Noun
posta atı. Noun
beyaz atlı prens
işi ters(inden) yapmak/yanlış iş yapmak/ mantıktan ve nizamdan ayrılmak/atın önüne et, itin önüne ot koymak.
işe tersinden başlamak, ters iş görmek, atın önüne et, itin önüne ot koymak.
bir şeyi yanlış kimseye/kaynağa atfetmek.
(ABD'de) çeyrek mil koşu atı. Noun
yarış atı. Noun
binek atı.
su aygırı. Noun
oyuncak at. Noun
binek atı.
American saddle horse ile ayni anlama gelir. Noun
İngiliz kadanası Noun
müşterek bahis tutulan yarışlarda koşturulan cins at
arkasında avcının siper aldığı at veya at şeklinde şey. Noun
bahane, maske, asıl maksadı gizleyen şey. Noun
asıl adayı gizlemek veya muhalif oylarını bölmek için ileri sürülen aday. Noun
damızlık
araba atı
kadana
Truva atı.
hergele
atlama beygiri Noun, Sports
savaş atı (uzun politik kariyerinde yaralar almış politikacı
savaş atı
(a) ardarda koşulmuş atlardan tekerleğe yakın olan, (b) en ağır işi yapan ve kolay kolay yorulmayan adam.
wheeler ile ayni anlama gelir. çok atlı arabada tekerleğe en yakın olan at.
wheel1 (15). Noun
yaban atı Noun, Zoology
gönüllü (olarak bütün işleri üzerine alan kimse).
Truva atı, tahta at.
yük beygiri
eşek gibi çalışmak.
atlı ve yaya
süvari ve piyade
(a) eşek şakası yapmak, (b) hayta gibi dolaşmak, şuna buna sataşmak.
at taşımak için vagon
atçı
at arabası Noun, Land Transport
at arabası Noun, Land Transport
atlı araba
at kestanesi
at kestanesi ağacı
at kestanesi Noun, Plant Species
at tüccarı
sehpa
at tüccarı
at sineği
(Tabanidae). Noun
hanımeli familyasından kalımlı birkaç çeşit bitki
(Triosteum). Noun
hassa süvari alayı, atlı muhafız kıtası. Noun
atı tutan kimse
durgun enlemler: hava basıncı yüksek, sakin ve hafif rüzgârlı kuşak (30° kuzey ve güney enlemleri).
bluefin tuna. Noun
jack mackerel Noun
istavrit
(Trachurus), orkinos (Thunnus thynnus).
kıyıda görevli atlı denizeri/bahriyeli veya gemide görevli süvari eri. Noun
yadırgı, yabancı, garip, muhitin yabancısı, sudan çıkmış balık, doğal çevresinden uzak kimse. Noun
at mantarı
(Agaricus arvensis) yenilebilen iri cins mantar. Noun
sarı diken
(Solanum carolinense): Orta ve G. ABD'de yol kenarlarında biten sarı dikenli, beyaz
çiçekli, sarı yabani meyveli bitki.
Noun
büsbütün/tamamıyla başka bir şey/konu/mesele.
büsbütün/tamamıyla başka bir şey/konu/mesele.
kovboy filmi. Noun
süvari tabancası. Noun
beygir gücü
politik destekleyicilerine çekici gelen ve kendisine umut bağlanan aday
at yarışı. Noun
yarış atı yetiştiren/meraklısı. Noun
binici, cokey. Noun
at yarışı meraklısı. Noun
at yarışı
turp Noun, Plant Species
manej
sağduyu, sezgi, aklıselim. Noun
at nalı
at gösterisi: yarış, manialı yarış vb. Noun
at kuyruğu
sıkı pazarlık: çıkar sağlamak için kurnazca ve çekişe çekişe yapılan müzakere/görüşme.
a political horse trade. Noun
kurnaz pazarlıkçı, kurnazca/sıkı sıkıya pazarlık yapmasını bilen kimse. Noun
at tüccarı, at alıp satan kimse. Noun
at ticareti
partiler arasında pazarlık yapma
her iki tarafın da birbirine ödünler verdiği sıkı pazarlıklar
ata binen kadın
karagöz istavrit Noun, Zoology
attan anlamak Verb
Beleş atın dişine bakılmaz. Sentence
güvenilir kaynaktan, yetkililerden.
News from the horse's mouth: yetkililerden alınan haber.
ilkel şaka yapmak Verb
koşmak Verb
doğrudan kaynağından elde edilen bilgi
vaktinde tedbir almamak, tedbir almakta gecikmek, iş işten geçtikten sonra tedbir almaya kalkışmak.
kılı kırk yarmak, hediyede kusur aramak.
Don't look a gift horse in the mouth: Beleş atın dişine
bakılmaz (Hediyede kusur aranmaz).
hediye edilen atın dişine bakmak, hediyeyi beğenmemek, bulup da bunamak.
şahlandırmak Verb
hediyede kusur aranmaz
küçük kasaba
güvenilir kaynaktan, yetkililerden.
News from the horse's mouth: yetkililerden alınan haber.
(bir bilgi ile ilgili olarak) gerçek
yetkili kişinin ağzından
bilen kimse, asıl güvenilir kaynak.
The news came straight from the horse's mouth: Haber çok güvenilir kaynaktan geliyor.
Ata bin!