füme

sabırsızlanıp öfkelenmek Verb

fumes: (pis kokulu/zararlı) duman, buhar, gaz.
The strong fumes of the acid nearly choked him.
Factory fumes. Noxious fumes of carbon monoxide.
öfke, hiddet.
to be in a fume: öfkelenmek, hiddetlenmek,
mec. ateş püskürmek, küplere binmek.

She was obviously in a fume.
(pis kokulu/zararlı/zehirli) duman/gaz çıkarmak/yaymak/neşretmek, tütmek.
The burnt heaps of wood were still fuming.
tütsülemek.
buğulanmak, buğusu çıkmak.
öfkelenmek, kızmak, hiddetlenmek,
mec. köpürmek, ateş püskürmek.
He freted and fumed over the delay.
duman gibi/dumanla beraber yükselmek.
duman Noun, Environment-Ecology
birisini beklerken sabırsızlanmak Verb
dumandan arıtma hücresi: hava üflenerek zararlı gazların yok edildiği odacık. Noun
dumandan arıtma hücresi: hava üflenerek zararlı gazların yok edildiği odacık. Noun
puro dumanı
önemsiz nedenlerden sinirlenmek Verb
birini gümrükte tütsülemek (aşırı gümrük almak Verb
davlumbaz
  1. (fish , meat) smoked

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Tütsülenerek kurutulmuş
  2. Duman rengi