entail

English-Turkish Translation

  1. gerek(tir)mek, icabetmek, sonuçlan(dır)mak, intaç etmek, sonucunu doğurmak, sebep olmak.
    Balancing
    the buget would entail public spending cuts of ten billion dollars.
  2. Law bir mülkü belirli varislere bırakmak, başkasına ferağ edilmemek şartıyla mirasçısına bağışlamak, bu şartla
    tevarüs etmek, meşruten vakfetmek.
  3. gerektirme, icabettirme, sebep olma, intaç etme, sonuç verme.
  4. mülkü şartlı olarak mirasçılara bırakma.
  5. belirli tevarüs sırası.
  6. şartlı bırakılan miras, meşruten vakfedilen mülk.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

break the entail
bir bağışın başkasına devredilmeme şartını kaldırmak Verb
cut off the entail
ırsi intikali kaldırmak Verb
found an entail
meşruta tesis etmek Verb
substitute in an entail
s art mirasçı
to found an entail
tevliyet
entail an estate on sb
bir emlaki birine meşruta olarak bırakmak Verb
entail difficulties
zorluklara yol açmak Verb
entail great expenses
büyük masraflar gerektirmek Verb
entail large expenditure
büyük masraflara mal olmak Verb
entail large expenditure
masrafa mal olmak Verb
entail upon sb
zorla kabul ettirmek Verb
entail upon sb
birine yüklemek Verb
entail upon sb
dikte etmek Verb
entail upon sb
birini mükellef tutmak Verb
English-Turkish phrases from Zargan's own database