contingency

  1. Noun, Human Resources durumsallık
  2. Noun olumsallık, koşullara/tesadüfe bağlı oluş.
  3. Noun tesadüf, olasılık, ihtimal, rastgelelik.
    He was prepared for every contingency.
    provide for
    contingencies: her ihtimali düşünmek.
  4. Noun beklenmedik olay/hal, olağanüstü hal/durum.
    We have contingency plans ready in case there is a flood.
    We must always be prepared for every contingency/for all contingencies.
beklenmedik bir durum vuku bulduğunda
(sigorta) hayat riski
gaiplerin muhakemesi
iş riski ücreti
fazla mesai ücreti
ihtiyat akçesi Noun, Accounting
yer alması olası zarar karşılığı
güven ihlaflı
sahte mülkiyet beyanı gibi çeşitli türde rizikolardan doğan zararlara karşı düzenlenen poliçeleri içeren önemli bir bölümü
belli rizikolara karşı sigorta
kaza sigortasının
senetlerde hile
acil durum planları Noun
yedek akçe
bunalım parası
buhran zamanı için ayrılan yedek akçe
ihtiyat akçesi Noun, Accounting
fevkalade ihtiyat Noun, Accounting
beklenmedik durumlar karşılığı
vukuu muhtemel zararlar umumi yedeği
genel maksatlı ihtiyat akçesi
genel amaçlı ihtiyat akçesi
özel yedek akçe
muhtemel zararları karşılamak için yedek akçe