(a) anımsamak, hatırlamak, hatıra gelmek.
It's suddenly came back to me where I saw you last.
It all comes back to me now: Şimdi hepsini hatırlıyorum.
To come back to what I was saying: Ha, onu söylüyordum/(Şimdi) söylediklerime dönelim. (b)
k.d. eski haline gelmek, eski formunu bulmak, eski mevkiine/vaziyetine dönmek.
come back into favor: yeniden rağbet kazanmak, tutulmak, sevilmek. (c) geri dönmek, tekrar gelmek, avdet etmek.
Do you think long dresses will ever come back? (d)
come back at/with
argo terslemek, paylamak, ağzının payını vermek, ters/aksi cevap vermek.
After John's unkind remark about her clothes, Jean came back at him with an angry remark.