Adjective uygunsuz, münasebetsiz, yakışık almayan, kaba, hantal, işe yaramaz. an awkward method: uygunsuz
bir yöntem. an awkward instrument: hantal bir alet. Thursday is rather awkward for me, could we meet on Friday: Perşembe benim için pek uygun değil, Cumaya buluşabilir miyiz?
Adjective dikkat isteyen, tehlikeli, biçimsiz, idaresi güç. There is an awkward step here: Burada biçimsiz/tehlikeli bir basamak var.
Adjective çetin, müşkülpesent, garip, aksi, kaba, başa çıkılması/idaresi güç. an awkward customer: müşkülpesent
bir müşteri. Don't be awkward, we have to get this finished by 5 o'clock: Aksiliği bırak, bunu saat 5'e kadar bitirmeliyiz.
Adjective nahoş, can sıkıcı, sıkıntılı, müşkül (mevkide bırakan). an awkward moment: müşkül bir an. There
was a long awkward silence between them after his angry words: Öfke ile söylediği sözleri uzun, sıkıntılı bir sükût izledi.
Adjective ters, aksi, zıt, tersine, gayrımüsait. an awkward situation: gayrımüsait bir durum.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition