… bakımından, cihet(iy)le, …'e bakılırsa, … itibarıyla/hasebiyle. 
 He was German in so far as he was  born in Germany, but he became an American citizen in 1946.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        göründüğü kadarıyla
                        
Adverb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        görüldüğü kadarıyla
                        
Adverb                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        elimden geldiği kadar, bütün gücümle/kuvvetimle.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        mümkün olduğu kadar
                        
Adverb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        mümkün olabildiğince
                        
Adverb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        mümkün olabildiği kadar
                        
Adverb                        
                    
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        mademki ondan bahsediyoruz, ona gelince.
                        
                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        göz alabildiğine. 
 I see nothing but houses as far as the eye can reach: Göz alabildiğine evden başka bir şey görmüyorum.
                        
                        
                    
                 
                
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        bir şeyi mümkün olduğu kadar çabuklaştırmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        ırmağa kadar uzanmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        yapacak kadar alçalmak
                        
Verb                        
                    
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        … derece(sin)de, … kadar, ne kadar … ise o kadar … 
 In so far as we can believe these facts we will  use them. 
 (In) so far as I know: Bildiğim kadar.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        … bakımından, cihet(iy)le, …'e bakılırsa, … itibarıyla/hasebiyle. 
 He was German in so far as he was  born in Germany, but he became an American citizen in 1946.
                        
                        
                     
                 
                
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        … kadar, … derece(de). 
 We went as far as the town: Şehre kadar gittik.  
I will help you as far  as I can: Elimden geldiği kadar sana yardım ederim. 
 as far as I am concerned: bence, bana kalırsa, bana sorarsan. 
 as far as he is concerned: ona kalırsa, ona sorarsan. 
 as/so far as I know: bildiğime göre, bildiğim kadarı. 
 as/so far as I can foresee: tahminime göre. 
 as far as the eye can see: göz alabildiğine. 
 as far back as I can remember: hatırlıyabildiğim kadarı. 
 As far back as 1948: Ta 1948 yılında.
                        
                        
                     
                 
                
                    
                    
                    
                    
                    
                        … derece(sin)de, … kadar, ne kadar … ise o kadar … 
 In so far as we can believe these facts we will  use them. 
 (In) so far as I know: Bildiğim kadar.