Ingilizce-Türkçe Çeviri

  1. torpil (argo)
  2. Fiil çekmek.
    to pull a trigger. pull the door open, don't push it.
  3. Fiil (tutup) sürüklemek.
  4. Fiil (çekip) koparmak/ayırmak/yırtmak.
    to pull flowers: çiçek koparmak.
    to pull cloth to pieces: DEVAMINI OKU
    kumaşı yırtmak/paramparça etmek. GİZLE
  5. Fiil sökmek, çekip çıkarmak.
    to pull a nail/a tooth.
  6. Fiil (tüylerini) yolmak.
  7. Fiil
    pull on: (bıçak/silah) çekmek.
    to pull a knife/a gun.
  8. Fiil (yasa dışı/şaşılacak bir işi) yapmak/işlemek, becermek.
    to pull a robbery.
  9. Fiil (çehreye belirli bir ifade) vermek, takınmak.
  10. Fiil kazanmak, almak, kendi tarafına çevirmek.
    to pull votes: oyları almak/kazanmak.
  11. Fiil, Matbaacılık (prova) çıkarmak.
    to pull a proof.
  12. Fiil (kürek) çekmek.
  13. Fiil (kas, kasbağı, kiriş) incitmek.
    to pull a ligament/a muscle: bağı/kası incitmek.
  14. Fiil (atın yarışı kazanmasını önlemek için) gemi çekmek/kısmak.
  15. Fiil topa (yan tarafa gidecek şekilde) vurmak.
  16. Fiil
    pull at: bir şeyi tutup kendine doğru çekmek.
  17. Fiil (sigara vb.) bir nefes çekmek, (sıvı) içmek.
  18. Fiil büzülmek, çekilmek.
  19. İsim çekme, çekiş.
    give a pull: bir hamlede çekmek.
  20. İsim (a) çekme kuvveti.
    pull of a magnet. (b) çekmek için gerekli kuvvet.
    trigger pull.
  21. İsim (su, sigara vb.) içme, içiş, bir nefes çekiş, bir içim/yudum.
    take a pull at one's pipe: piposundan bir nefes çekmek.
  22. İsim kayırma, iltimas, arka, piston, torpil.
    have a pull: (a) arkası/mahkemede dayısı olmak, (b) sözünü geçirmek.
  23. İsim tutamak, tutamaç.
    drawer pull.
  24. İsim kürek çekme /çekiş.
    a pull on the river.
  25. İsim (sandal) kürek darbesi.
  26. İsim uğraşma, gayret.
    a long pull uphill.
  27. İsim gerilim.
  28. İsim, Matbaacılık prova.
  29. İsim, Spor topa yan vuruş.
  30. İsim çekicilik, cazibe.
    These ads have pull.
  31. İsim (yarışta atı geride bırakmak için) gem kasma/çekme.
Ingilizce-Türkçe çeviriler: Atalay Sözlügü, 1. Basim

Ingilizce-Türkçe Ilgili Terimler

draw (or pull/haul) one's horns
(a) korkup (geri) çekilmek, geri durmak,
k.d. yelkenleri suya indirmek, (b) kendini tutmak, hislerine DEVAMINI OKU
hâkim olmak, (c)
Brit. masrafları kısmak. GİZLE
not to pull one's weight
üzerine düşeni yapmamak Fiil
pull (one's) punches
(a) bütün kuvvetiyle vurmamak, hafif vurmak, (b) kötü taraflarını saklamak/gizlemek, örtbas etmeya çalışmak, DEVAMINI OKU
hafiften eleştirmek, tenkitte fazla ileri gitmemek, (c) ihtiyatla/çekinerek konuşmak, suya sabuna dokunmamak. GİZLE
pull in one's belt
(a) kemerleri sıkmak: müşkülât/sıkıntı/zaruret ve sefalete sabırla katlanmak, (b) masrafları kısmak, DEVAMINI OKU
tutumlu davranmak.
They were urged to tighten their belts for the war effort. In a period of unemployment a lot of people must learn to tighten their belts. GİZLE
pull in one's expenses
yaptığı masrafları almak Fiil
pull in one's horn
daha dikkatli olmak Fiil
pull in one's horns
tehlike karşısında sinmek/pusmak, geri çekilmek, vaz geçmek, pes demek, iddialarından vazgeçmek, sözünü DEVAMINI OKU
geri almak, takındığı gururlu tutumdan vazgeçmek. GİZLE
pull one's full weight
asılmak Fiil
pull one's leg
takılmak, şaka yapmak, alay etmek, dalga geçmek,
argo matrak geçmek.
He didn't realized I was DEVAMINI OKU
pulling his leg, he believed what I said. GİZLE
pull one's own weight
bir işe yararlı katkıda bulunmak, yarar sağlamak, üzerine düşen görevi yapmak.
pull one's punches
gücünü frenlemek Fiil
pull one's rank
üstünlüğünü kabul ettirmek.
pull one's rank
mevkiini kötüye kullanmak, maiyetindekileri ezmek/hor görmek.
pull one's socks up
paçaları sıvamak, kendini toparlayıp işe sarılmak.
pull one's teeth
dişini çekmek,
mec. zararsız hale koymak.
pull one's weight
üstünlüğünü kabul ettirmek, ağır basmak, bütün gücünü harcamak.
pull one's weight
bir işe yararlı katkıda bulunmak, yarar sağlamak, üzerine düşen görevi yapmak.
pull oneself up by one's (own) bootstraps
(kimseden yardım görmeden) sırf kendi gayretiyle ilerlemek/terakki etmek.
I admire him for pulling DEVAMINI OKU
himself up by his own bootstraps: Onun sırf kendi gayretiyle ilerlemesine hayranım. GİZLE
pull out one's cheque book
çek defterini çıkarmak Fiil
pull someone's chestnuts out of fire
başkası için kendini ateşe atmak, başkasına yardım için belaya girmek.
pull someone's leg
takılmak, şaka/lâtife etmek, kızdırmak.
pull the wool over one's eyes
basiretini bağlamak, gözünü küllemek, gerçeği göremez hale getirmek.
pull the wool over someone's eyes
göz boyamak, aldatmak.
secure an office through one's pull
birinin pistonu ile bir mevkie geçmek Fiil
to have one's finger on the trigger to pull the trigger quick on the trigge
parmağı tetikte olmak ; tetiği çekmek ; eli tetikte ; hazırcevap ; kafası çabuk işler .
art pull
(Br) röprodüksiyon
candy pull
akide şekerine benzer bir şekerin yapıldığı gençler toplantısı.
demand pull
sanayide arzdan daha çok talep olması
have no pull
arkası olmamak Fiil
have pull
iltiması olmak Fiil
leg pull
takılma
leg pull
işletme
leg pull
şaka
usage pull
reklamların
usage pull
reklamı yapılan ürün ya da hizmeti insanları satın almaya ikna etmedeki yeteneği
pull (something) out of fire
güçlüklere rağmen başarmak, (yapıncaya kadar) akla karayı seçmek.
We just pulled the game out of the DEVAMINI OKU
fire: Maçı güç bela kazandık.
Pull one's chestnut out of the fire: paçayı kurtarmak, bir işten zararsız sıyrılmak. GİZLE
pull a boat
kürek çekmek Fiil
pull a deal
vurgun vurmak Fiil
pull a face
surat asmak Fiil
pull a fast one
aldatmak, yutturmak, faka bastırmak.
pull a fast one
göz boyamak, hile yapmak, dolap çevirmek, el çabukluğu ile becermek,
argo madik atmak.
pull a fast one on
oyun oynamak Fiil
pull a fast one sb
birine muziplik yapmak Fiil
pull a good oar
iyi kürek çekmek Fiil
pull a lone oar
kendi başına gitmek Fiil
pull a long face
surat asmak.
pull a muscle
kası incinmek Fiil
pull a proof
baskı provası çekmek Fiil
pull a trick
dolap çevirmek Fiil
pull a yarn
maval okumak Fiil
pull about
hırpalamak, örselemek, sağa sola sürüklemek.
pull ahead
(hızla gidip) önüne geçmek, geride bırakmak.
The powerful car soon pullled ahead of the local bus.
pull alongside (a place
yanaşmak Fiil
pull an all-nighter
sabahlamak Fiil
pull an author to pieces
bir yazarın eleştirilmedik yanını bırakmamak Fiil
pull apart
(a) çekip ayırmak, parçalamak, (b) şiddetle eleştirmek.
pull apart forcibly
çatır çatır sökmek Fiil
pull aside
kenara çekmek Fiil
pull aside
bir kenara çekip gizli bir konu konuşmak Fiil
pull at
(a) tutup hızla çekmek, (b) pipoyu ağzında tutarak dumanını çıkarmak, (c) (bira vb.) lıkır lıkır içmek, derin bir yudum çekmek.
pull away
(a) çekip ayırmak, çekmek, (b) ayrılmak, yakasını sıyırmak, kurtulmak, (c) (taşıt) harekete geçmek.
He DEVAMINI OKU
jumped onto the bus just as it was pullling away. (d)
pull away from: -den daha hızlı gitmek, -yi geçmek. GİZLE
pull away by force
koparmak Fiil
pull back
sözünü tutmamak Fiil
pull back
ricat etmek Fiil
pull back
geri çekilmek
pull back the front
cepheyi geri almak Fiil
pull bell
çekilerek çalınan zil
pull caps
kavga etmek Fiil
pull date
ambalajlı yiyeceklerin üzerindeki damga
pull date
belirli bir tarihten sonra yiyeceğin taze olmadığını belirten
pull down
(a) yıkmak, çökertmek, (b) sağlığını bozmak, zayıflatmak, (c) moralini bozmak, gururunu kırmak, üzmek.
pull down a building
bir binayı yıkmak Fiil
pull down menu
çekme menü Bilgi Teknolojileri
pull faces
yüzünü gözünü oynatmak/buruşturmak, yüzüne acayip ifadeler vermek, (yüz işaretleriyle) alay etmek.
The DEVAMINI OKU
little girl on the bus was making faces at people. GİZLE
pull factor
çekici faktör İsim
pull factor
çekme faktörü İsim
pull for
(a) birisi adına çabalamak, gayret sarfetmek, yardım etmek, desteklemek, (b) sadakatini/bağlılığını ilân etmek, biat etmek.
pull heavily
(motor) ağır çekmek Fiil
pull in
(bir yere) varmak/ulaşmak/erişmek/vasıl olmak.
pull in cash
alacakları tahsil etmek Fiil
pull in the cash
alacaklarını toplamak Fiil
pull in the crowds
yığınları çekmek Fiil
pull of demand
talep cazibesi İsim
pull off
(a) çekip çıkarmak, (b)
argo (zor bir işi) başarmak, muvaffak olmak, başarı ile sona erdirmek, DEVAMINI OKU
hakkından gelmek, (c) taşıtı yolun kenarına çekmek/yanaş(tır)mak. GİZLE
pull off a car
arabayı park edilecek bir yere çekmek Fiil
pull off a car
arabayı yoldan park edilecek bir yere çekmek Fiil
pull off a coup
akıllıca davranarak başarıya (istenilen amaca) ulaşmak.
pull off a crime
suç işlemek Fiil
pull off a parachute
bir paraşütü açmak Fiil
pull off of a parachute
paraşütün açılması
pull off the market
piyasadan çekmek Fiil, Tıp
pull off the trick
(US) marifetini göstermek Fiil
pull off twenty tons
yirmi ton çekiş gücü olmak Fiil
pull on
çekmek, germek.
pull on the trigger
tetiği çekmek Fiil
pull on the trigger
ateşlemek Fiil
pull oneself together
kendine gelmek, kendine (hislerine/sinirlerine) hâkim olmak.
pull oneself upright
toparlanmak Fiil
pull out
(a) yola çıkmak, hareket etmek, (b) (bir işten) çekilmek, ayrılmak, elini eteğini çekmek, ilişiğini kesmek, (c) çekip çıkarmak.
pull out of a loan
kredi konsorsiyum'dan çekilmek Fiil
pull out of the station
istasyondan kalkmak Fiil
pull over
(a) taşıtı kaldırıma/yolun kenarına yanaştırmak, (b) (taşıt) yol kenarına yanaşmak.
pull over the car
arabayı yolun kenarına çekmek Fiil, Ulaşım
pull over the car
arabayı kenara çekmek Fiil, Ulaşım
pull punches
punch (2).
pull rank
mevkiini kötüye kullanmak, maiyetindekileri ezmek/hor görmek.
pull round
sarınmak Fiil
pull sb's leg
aldatmak Fiil
pull sb's leg
birini aldatmak Fiil
pull sb's leg
yutturmak Fiil
pull sb's leg
birine takılmak Fiil
pull sb's nose
birine yol göstermek Fiil
pull sb's nose
kulağını çekmek Fiil
pull sb's nose
birini azarlamak Fiil
pull sb's teeth
birinin dişlerini çekmek Fiil
pull someone through
birini zor bir durumdan kurtarmak Fiil
pull something at both ends
çekiştirmek Fiil
pull something on sb
birine bir şeyi yutturmak Fiil
pull stakes
ilgisini kesip/bırakıp gitmek.
pull strap
(kundura arkasında giymeyi kolaylaştıran) tutamak, kundura tutamağı. İsim
pull strings
piston kullanmak Fiil
pull strings/wires
string (18).
pull strings/wires
(a) başkalarının faaliyetini gizlice kontrol etmek, ipi başkalarının elinde olmak, (b) başkalarına gizlice DEVAMINI OKU
tesir etmek, (c) iltimas/piston/torpil yaptırmak.
He had to pull a few strings to get that job. GİZLE
pull switch
kordonlu şalter
pull switch
çekme anahtar
pull the government out of the mess
hükümeti buhrandan çıkarmak Fiil
pull the job
manevra çevirmek Fiil
pull the labouring oar
zor altında çalışmak Fiil
pull the plug
(a) hastanın hayatını devam ettiren cihazı durdurmak, (b) son vermek, sona erdirmek, bitirmek.
pull the plug on
desteklemekten vazgeçmek Fiil
pull the puppet strings
kukla oynatmak Fiil
pull the rug from
güçsüzleştirmek Fiil
pull the rug from
desteğini kesmek Fiil
pull the rug from under
yüzüstü/tehlike ile karşı karşıya bırakmak, desteklememek.
pull the strings
başkalarının faaliyetini gizlice yönetmek Fiil
pull the strings
piston kullanmak Fiil
pull the trigger
başlatmak, harekete geçirmek, ateşlemek, tetiği çekmek.
pull the wires for office
ilişkileri aracılığıyla mevki elde etmek Fiil
pull the wool over sb's eye
tavlamak Fiil
pull the wool over sb's eyes
(US) birini aldatmak Fiil
pull through
(a) (hastalıktan, krizden vb.) kurtulmak, sağ salim çıkmak/kurtulmak, paçayı kurtarmak, (b) başarmasına DEVAMINI OKU
yardım etmek, elinden tutmak, desteklemek.
He had difficulty with his work for the examinations, but his teacher pullled him through. GİZLE
pull to pieces
çürütmek, cerhetmek, yanlışlığını kanıtlamak.
He pulled their argument to pieces. (b) kusur bulmak, DEVAMINI OKU
kusurlarını/noksanlarını meydana çıkarmak. GİZLE
pull to pieces
paramparça etmek,
pull someone to pieces: birini şiddetle tenkit etmek, didik didik etmek.
pull to shreds
didik didik etmek Fiil
pull to shreds
didiklemek Fiil
pull to the left
(araba) sola çekmek Fiil
pull together
(a) yapıp çatmak, elde bulunanlarla meydana getirmek, düzenlemek, düzene sokmak, çeki düzen vermek, işler DEVAMINI OKU
hale getirmek.
The directors called an experienced man to pull the department together. (b) işbirliği yapmak. GİZLE
pull up
(a) durmak, (b) (kökten) sökmek, çıkarmak, (c) tamamen kaldırmak, bertaraf etmek.
pull up alongside
karınlamak Fiil
pull up at the kerb
yaya kaldırımında durmak Fiil
pull up short
aniden durmak Fiil
pull up stakes
ilgisini kesip/bırakıp gitmek.
pull up stakes
evinden/işinden ayrılmak, başka yere gitmek,/taşınmak.
pull up stakes with sb
birine haddini bildirmek Fiil
pull up the brake
fren çekmek Fiil
pull up with
ilerleyip (birisi ile) aynı hizaya gelmek.
pull up your chair
sandalyenizi yaklaştırmakıniz
pull well together
birlikte iyi çalışmak Fiil
pull well with …
… ile anlaşmak, uyum sağlamak, ayak uydurmak, işbirliği yapmak.
pull/wear a long face
üzgün görünmek, yüzü gülmemek, suratını (bir karış) asmak.
(boots , trousers) to pull on
çekmek Fiil
(car) to pull to the left
sola çekmek Fiil
(engine) to pull heavily
ağır çekmek Fiil
(tooth) to pull out
çekmek Fiil
demand pull measures
talep artması karşısında alınan önlemler İsim
have a pull over sb
birini avucunda tutmak Fiil
have a strong pull with sb
birinin üzerinde büyük etkisi olmak Fiil
make/pull a disapproving face
(red anlamında) surat asmak, kaş çatmak.
make/pull a face
yüzünü gözünü oynatmak/buruşturmak, yüzüne acayip ifadeler vermek, (yüz işaretleriyle) alay etmek.
The DEVAMINI OKU
little girl on the bus was making faces at people. GİZLE
Ingilizce-Türkçe terim çevirileri: Zargan Ltd.
 
 
Bize Ulaşın
Geri-bildirimde bulunun