Ingilizce-Türkçe Çeviri


  1. hurry up: acele etmek, ivmek, çabuk olmak/yapmak.
    hurry up! acele et! çabuk ol! haydi!

    hurry, or we'll be late. hurry up, it's starting to rain. hurry
    him up = Make him hurry: Söyle çabuk olsun/acele etsin.
  2. acele ettirmek, acele gitmek/göndermek/hareket ettirmek.
    Don't hurry the driver. More soldiers were
    hurried to the front line.
  3. hızlandırmak, hız vermek, çabuklaştırmak, tesri etmek, dürtmek.
    We have to hurry up this job if we
    want to finish by Sunday. to hurry mail delivery. to hurry a lazy horse.
  4. sıkıştırmak, (çabuk yapmaya) zorlamak, iki ayağını bir pabuca sokmak, aceleye getirmek.
    to hurry someone
    into a decision. to hurry a ceremony.
    If we hurry the work, it may be spoiled: Acele işe şeytan karışır.
  5. acele, telâş, ivedi(lik), istical.
    There is no hurry: Acelesi yok.
    Is there any (need for)
    hurry: Acele mi? Acelesi var mı?
    Why all this hurry: Bu telâş/acele neden?
    Everything was hurry and excitement: Bir telâş ve heyecandır gidiyordu.
Ingilizce-Türkçe çeviriler: Atalay Sözlügü, 1. Basim

Ingilizce-Türkçe Ilgili Terimler

hurry into one's clothes
acele acele giyinmek Fiil
(crowd) to come out in a hurry
boşalmak Fiil
(prov) more hurry
acele işe şeytan karışır
be in a devilish hurry
çok acelesi olmak Fiil
he is in a hurry
acelesi var
he left in a hurry
acele ile çıktı
I am not in a hurry
acelem yok
in a big hurry
alelacele
in a hurry
(a) alelacele, acele ile, telâşla.
You make mistakes if you do things in a hurry. (b) istekli,
hevesli.
You're never in a hurry to get up in the mornings. (c)
k.d. (genellikle olumsuz tümcede) kolay kolay, hiç, asla, bir daha, dünyada.
I won't forget her kindness in a hurry: Onun iyiliğini kolay kolay unutamam.
You won't find a better specimen than that in a hurry. (d) (genellikle olumsuz tümcede) isteyerek, içinden gelerek, hiç te, asla, bir daha.
I won't help her again in a hurry, when she's been so ungrateful. I shan't ask that rude man to dinner again in a hurry.
to be in a hurry
acele etmek, acelesi olmak.
He was in a hurry.
to be in no hurry
(a) acelesi olmamak, daha vakti olmak.
I'm in no hurry to go. (b) niyeti olmamak, canı istememek.

I'm in no hurry to go out in the rain.
I'm in no hurry to help her, after what she did: Bu yaptıklarından sonra ona artık yardım etmek niyetinde değilim.
what's your hurry
acelen ne ?
hurry (up
acele etmek Fiil
hurry call
acele telefon konuşması
hurry of modern life
çağdaş yaşamın telaşı
hurry off
acele/hızla uzaklaşmak, tüymek.
He picked up his bag and hurried off.
hurry on
acele etmek Fiil
hurry over a task
bir görevi acele yerine getirmek Fiil
hurry skurry
telaş
hurry soldiers to the front
cepheye asker göndermek Fiil
hurry soldiers to the front
cepheye acele asker göndermek Fiil
hurry soldiers to the front
sınıra acele asker göndermek Fiil
hurry up
acele etmek Fiil
be in too great a hurry to make money
çok acele para kazanmak durumunda olmak Fiil
be in too much of a hurry over sth
aceleci davranmak Fiil
come on ! hurry up
hadisene
he was in a hurry to leave
acele ile çıktı
in his hurry to catch the train he left his hat in the taxi
trene yetişmek için acelesinden şapkasını takside unuttu
in the hurry of business
iş telaşı içinde
to hurry away
toz olmak (argo) Fiil
Ingilizce-Türkçe terim çevirileri: Zargan Ltd.