sabırsızlanıp öfkelenmek
Fiil
fumes: (pis kokulu/zararlı) duman, buhar, gaz.
The strong fumes of the acid nearly choked him. Factory fumes. Noxious fumes of carbon monoxide.
öfke, hiddet.
to be in a fume: öfkelenmek, hiddetlenmek,
mec. ateş püskürmek, küplere binmek.
She was obviously in a fume.
(pis kokulu/zararlı/zehirli) duman/gaz çıkarmak/yaymak/neşretmek, tütmek.
The burnt heaps of wood were still fuming.
buğulanmak, buğusu çıkmak.
öfkelenmek, kızmak, hiddetlenmek,
mec. köpürmek, ateş püskürmek.
He freted and fumed over the delay.
duman gibi/dumanla beraber yükselmek.
duman
İsim, Çevre ve Ekoloji
birisini beklerken sabırsızlanmak
Fiil
dumandan arıtma hücresi: hava üflenerek zararlı gazların yok edildiği odacık.
İsim
dumandan arıtma hücresi: hava üflenerek zararlı gazların yok edildiği odacık.
İsim
önemsiz nedenlerden sinirlenmek
Fiil
birini gümrükte tütsülemek (aşırı gümrük almak
Fiil