yeniden konuşabilmek
Verb
(fikrini/düşüncesini) çekinmeden söylemek, açık konuşmak.
birini şiddetle paylamak
Verb
bir şey dilinin ucunda olmak
Verb
susmak, dilini tutmak, konuşmamak.
dilini tutmak, susmak, konuşmamak.
birini sözle paylamak
Verb
sözlerine dikkat etmek, kibar konuşmak.
mind your tongue: Kibar konuş (ağzından çıkanı kulağın işitsin).
anadil yasağı
Noun, Politics-Intl. Relations
(a) dilinin ucunda, söylemek üzere, (b) hatırlamak üzere.
birini memnun etmek için düşündüğünden başka türlü ağız kullanmak
Verb
gevezelik/zevzeklik/boşboğazlık etmek.
alay edercesine, alay için, müstehziyane, gayrı samimî olarak.
“How beautiful you look!” she said to the ugly girl, with (her) tongue in (her) cheek.
yarım ağızla, âdet yerini bulsun diye, ciddiyetten/samimiyetten uzak, yapmacık bir eda ile.
dik bıçaklı pulluk (pamuk tarımında kullanılır).
Noun
beyzî süs, binaların cephelerini süslemek için yapılan yumurta ve kargı biçimli kabartma desen.
ikiyüzlülük, döneklik, yalan, hile, sahtekârlık.
to speak with a forked tongue. 6
forkedly:
(a) çatal çatal, çatallı biçimde, (b) ikiyüzlülükle, yalan/hile ile.
yabancılar için yeminli mahkeme
belagat sahibi olmak
Verb
güzel konuşma yeteneği olmak
Verb
anadilde öğretim
Noun, Education-Training
birinin dilini çözmek
Verb
ana dili
Noun, Linguistics
birine yüz pound sus payı ödemek
Verb
dil sürçmesi
Noun, Psychology
dilini tutsun diye birine rüşvet vermek
Verb
ağızdan dökülüvermek
Verb
kolay dillendirilmek
Verb
kolayca ağızdan çıkmak
Verb
dil bastırıcı, doktorların boğaz muayenesinde dili bastırdıkları yassı tahta çubuk.
Noun
dil çubuğu
Noun, Medical Equipment
dil basacağı
Noun, Medical Equipment
abeslang
Noun, Medical Equipment
yarım ağızla, âdet yerini bulsun diye, ciddiyetten/samimiyetten uzak, yapmacık bir eda ile.
dil halkası
Noun, Clothing-Fashion
tekerleme, şaşırtmaca, yanıltmaca, söylenmesi zor tümce.
“She sells seashells on the seashore.” is a tongue twister .
Noun
(konuşmada) nezaketten ayrılmamak, ağzını bozmamak, dilini tutmak.
He was very angry with his boss, but he kept a civil tongue in his head.
Verb
Ağzından çıkanı kulağın duysun!
yarım ağızla, âdet yerini bulsun diye, ciddiyetten/samimiyetten uzak, yapmacık bir eda ile.