bütün bunlar yetmezmiş gibi, bunlar da yetmezmiş gibi, üstüne üstlük
Adverb
bütün bunlar yetmezmiş gibi, bunlar da yetmezmiş gibi, üstüne üstlük
Adverb
Sen burnunu sokma!
Exclamation, Idioms
Sen bu işe karışma!
Exclamation, Idioms
belli bir duruma ulaşmak
Verb
bu gibi durumlarda
Adverb
öyle ise, ohalde, bu/o takdirde.
In that case come a little earlier.
(a) böyle idi, buna benzerdi, (b) şöyle oldu.
sadece bu nedenden
Adverb
sadece bu sebepten
Adverb
şöyle, şu türlü, şu şekilde.
It happened like this: (Olay) şu şekilde oldu.
I'm sorry I didn't come, but it was like this: Özür dilerim, gelemedim, fakat şöyle oldu.
like that: öyle, o türlü.
People like that can't be trusted: Öyle kimselere itimat edilmez.
bütün bunlara ek olarak
Adverb
tüm bunlara ek olarak
Adverb
bütün bunlara ilaveten
Adverb
tüm bunlara ilaveten
Adverb
bu bana büyük zevk veriyor
bu araba çok benzin yiyor
bu kahve bulaşık suyu gibi
bu giysi seni yaşlı göstermek iyor
sayın mahkemeniz
Noun, Law
yüce mahkemeniz
Noun, Law
bu fikir üzerinde düşünmeye değer
bu talimat açıklama gerektiriyor
bu kanun şimdiki halde uygulanmamakta
şu anda, şimdi.
I've only (just) this moment (just now) remembered that I have to see the doctor this evening.
bu ayın (piyango) çekilişi
bu bitki sık sık sulanmak ister
bu nokta karanlık , açıklama gerekir
bu kez, bu defa, bu sefer.
this time tomorrow: yarın bu saatte.
bu mihnet diyarı, bu dünya.
şu kadar.
I'll say this much: he's a good worker: Şu kadarını söyleyeyim: çalışkan bir kişidir.
This much is certain that: Şurası muhakkak ki …
bu durumda, bu şartlar altında, durum böyle devam ederse.
At this rate we won't be able to buy a house.
bu sabah kendini iyi hissetmemek
Verb
tam bu amaç için gelmek
Verb
ölmek, bu dünyadan göçmek.
bunun mümkün olabilmesi için
işbu tüzüğü kabul etmiştir
işbu ilke kararını kabul etmiştir
bu hizmetin karşılığı olarak
bu cümleden olarak, bu cümleden olmak üzere
Adverb
bu cümleden olarak, bu cümleden olmak üzere
Adverb
bu cümleden olarak, bu cümleden olmak üzere
Adverb
bu durumda/hususta, bu koşullar altında, bu münasebetle, bu durum karşısında.
in another connection:
başka bir düşünce/münasebet/vesile ile.
in what connection: ne münasebetle, hangi vesile ile, ne sebepten.
In what connection did he mention my name?
bu yönde önlemler almak
Verb
bir bu, bir o; bazen biri bazen öteki.
fevkalâde, eşsiz, harikulâde, şahane.
She bakes an apple pie that is out of this world.
bu ülkede hüküm süren önyargılar
Noun
şundan bundan konuşmak
Verb
… için bu/o fırsattan/durumdan yararlanmak.
bugüne/şimdiye/şu ana kadar.
işbu Sözleşmede öngörülen işlemler
Noun, Law
Bunu daha önce konuşmuştuk.
Kendin ettin, kendin buldun.