the truth

  1. hakikat
  2. (n)
gerçeğe kulak tıkamak Verb
birini söylediğinin doğru olmadığına inandırmak Verb
birinin ifadesinin doğruluğunu kanıtlamak Verb
gözlerini gerçeğe kapamak Verb
ifadesinin doğruluğunu teyit etmek Verb
hakikate saygı
birini gerçeği konuşmaya teşvik etmek Verb
doğruyu söylemesi için uyarmak Verb
'nın doğruluğuna tanıklık etmek Verb
gerçeği çarpıtmak Verb
gerçekleri çarpıtmak Verb
ketmetmek Verb
hakikati görmek Verb
gerçeği çarpıtmak Verb
gerçekleri çarpıtmak Verb
gerçeği çarpıtma
hakikati ortaya çıkarmak Verb
hakikati ortaya çıkarmak Verb
doğru yu bulmak Verb
hakikate ulaşmak Verb
gerçeğe uygun olarak
hakikat menfaatine
gerçeği öğrenmek Verb
gerçeği saptırma
hakikati örtmek/saklamak.
gerçeği abartmak Verb
gerçeği saklamak Verb
gerçeğin saklanması
doğruluğuna yemin etmek Verb
gerçeği söylemek Verb
hakikati söylemek Verb
doğruyu söylemek Verb
doğru söylemek Verb
işin aslını anlatmak Verb
harbi konuşmak (argo) Verb
gerçekleri çarpıtmak Verb
gerçeği çarpıtmak Verb
Açıkçası, ... Adverb
hakçası Noun
aslına bakılırsa
takririn gerçekliğini tasdik etmek Verb
bir ifadenin geçerliğini tasdik etmek Verb
gerçeği birisinden öğrenmek Verb
bir raporun gerçekliğinden şüphe etmek Verb
birinden gerçeği zorla öğrenmek Verb
bir davadaki hakikati açığa çıkarmak Verb
bir şeyin geçerliğini kanıtlamak Verb
bir şeyin gerçekliğini ispat etmek Verb
bir ifadenin doğruluğunu kuşku konusu yapmak Verb
bir şeyin doğruluğunu kanıtlamak Verb
bir raporun doğruluğundan emin olmak Verb
bir ifadenin doğru olduğunu göstermek Verb
kanıtın hakikiliğinden şüphelenmek Verb
Doğru söyle.
Hiç de öyle değil. Sentence
doğruyu yanlıştan ayırmak Verb
birinden gerçeği saklamak Verb
birine açık gerçeği söylemek Verb
gerçeği açıkça söylemek Verb
hakikati söylemek Verb
gerçeği açıkça söylemek Verb
acı gerçek
içyüz
bütün gerçek