(top/tüfek/mermi vb.) atmak.
to shoot a bullet.
Verb
(silahla) vurmak, yaralamak, öldürmek.
He had one arm shot away: Bir kolunu gülle götürdü.
I'll be shot if I … : Canım çıksın ki …
Verb
tüfekle avlamak, ava gitmek.
Verb
fırla(t)mak, at(ıl)mak, hızla ilerlemek.
The missile shot thousands of miles into the space.
Verb
(konuşmaya vb.) başlamak.
Verb
birbiri arkasına/durmadan söylemek/sormak, (soru vb.) yağdırmak.
to shoot questions at someone:
birisini soru yağmuruna tutmak.
Verb
(filiz) sürmek, filizlenmek.
Verb
(sekstantla) ölçmek.
Verb
akıntılı bir yerden kayıkla hızla geçmek.
to shoot a rapid.
Verb
kurşun gibi/ hızla geçmek.
The car shot past: Otomobil kurşun gibi geçip gitti.
Verb
fotoğraf/film çekmek.
Verb
içine başka renk karıştırmak.
Verb
(ağrı) şiddetle yayılmak, kaplamak, zonklamak.
Pain shot through his injured arm.
Verb
(futbol) şut çekmek.
Verb
(kumarda) (a) zar atmak, (b) pey sürmek.
I'll shoot ten bucks.
Verb
patlatmak, infilâk ettirmek.
Verb
uzanmak.
a cape shooting out into the sea.
Verb
shoot the bull
argo saçmalamak, saçma /manasız/maksatsız konuşmak, palavra atmak.
Verb
filiz, sürgün, fışkın.
Noun
fotoğraf/film çekme.
Noun
hızlı su akıntısı, çağlayan.
Noun
kürek çekmede kürek darbeleri aralığı.
Noun
(Madencilikte) (a) geniş maden tünelinden ayrılan dar tünel, (b) dar maden damarı, (c) eğik maden damarı.
Noun
geyik boynuzunun filizi.
Noun
(a) boşboğazlık/gevezelik etmek, (b) saçmalamak, palavra atmak.
He likes to shoot the breeze, so don't take everything he says seriously: Plavra atmayı sever, her sözünü ciddiye alma.
Aya uzay aracı fırlatma.
Noun
Ay-aracı, Aya fırlatılan uzay aracı.
Noun
büyük bir teşkilatın yeni kolu
fotoğraf çekimi
Noun, Photography
böbürlenmek, övünmek, iftiharla söylemek.
(a) hedefe ateş etmek, (b)
k.d. çabalamak, gayret sarfetmek, amaç/gaye edinmek.
bütün mühimmatını harcamak.
bütün cephanesini tüketmek
Verb
ateş edip düşürmek/vurmak.
(a) silahla vurup düşürmek.
shoot down an aircraft. (b)
k.d. kesin olarak reddetmek, "hayır"
demek.
another idea shot down by the chairman.
bombardıman uçağını vurup düşürmek
Verb
isabet ettirerek yere düşürmek
Verb
(a) hedefe ateş etmek, (b)
k.d. çabalamak, gayret sarfetmek, amaç/gaye edinmek.
düşünmeden hareket etmek
Verb, Idioms
plansızca hareket etmek
Verb, Idioms
ilk aklına geleni yapmak
Verb, Idioms
ağzına geleni söylemek
Verb, Idioms
lafını sakınmamak
Verb, Idioms
sözünü sakınmamak
Verb, Idioms
el yordamıyla hareket etmek
Verb
atmak, silah atmak, (b) ok gibi fırlamak.
shoot off a prize: bir atış müsabakasında finale girmek.
ağzına geleni söylemek, düşünmeden konuşmak.
face
argo (a) ağzına geleni söylemek, bilir bilmez/düşünmeden konuşmak, (b) abartmak, mübalâğa etmek.
film çekimini açık yerde yapmak
Verb
elinden geleni yapmak, her çareye başvurmak, bütün olanakları kullanmak.
/
wad
k.d. elinden geleni yapmak, son gücünü /varını yoğunu harcamak.
servetini har vurup harman savurmak.
zorla/tehditle istediğini elde etmek.
kendini ayağından vurmak (kendi çöküşüne neden olmak
Verb
(a) dışarıya fırlamak, (b) birdenbire görünmek, (c) (filiz) sürmek.
her yeri dolaşıp avlamak.
birini soru yağmuruna tutmak
Verb
(kamyondan) çöp boşaltmak
Verb
(a) tam isabet kaydetmek, (b)
k.d. dürüst davranmak.
trafik ışıklarında sarı yanarken geçmek
Verb
(a) saçmalamak, saçma/manasız konuşmak, (b) abartmak, palavra atmak.
(ödenmeyen kiraya karşı haczedilir korkusu ile) eşyasını gece kaçırmak
(sandal) nehrin hızlı akan yerini çabucak geçmek.
kırmızı yanarken geçmek
Verb
(a) bütün sermayeyi yatırmak, (b) bütün gücünü harcamak (c) kumarda bütün parasını sürmek.
bütün gücünü/parasını harcamak, son gayretini/meteliğini sarfetmek.
Let's shoot the works and order the crêpe suzette.
dağıtmak, paramparça etmek, mahvetmek.
(a) (çocuk) hızla büyümek, birdenbire boy atmak, (b) pek çabuk yükselmek, (c) yukarıya fırlamak, (d)
ateş altına almak.
ABD rastgele ateş etmek (e)
argo damardan uyuşturucu ilâç zerketmek.
bir şehri teröre salmak
Verb
geçen ay büyük çapta artmış olmak
Verb
borsada büyük başarı kazanmak
Verb
borsa da büyük başarı kazanmak
Verb
vuruşmalı dövüşlü film/kitap/video oyunu vb..
Noun
(US) direkt demiryolu hattı (uçak rotası
Noun