occasion

English-Turkish Translation

  1. (belirli/elverişli bir) an/zaman/hal/durum.
    On that occasion I was not at home: O zaman ben evde DEVAMINI OKU
    değildim.
    They met on three occasions: Üç defa buluştular. GİZLE
  2. vesile, (önemli) vak'a, münasebet.
    I want to take this occasion to thank you: Bu vesile ile sana DEVAMINI OKU
    teşekkür ederim.
    On the occasion of his marriage: Düğünü münasebetiyle/vesilesiyle. GİZLE
  3. fırsat, elverişli durum.
    I'll do it on the first possible occasion: İlk fırsatta bu işi yaparım.
  4. sebep.
    There was no occasion for such behavior: Böyle bir davranışa sebep yoktu.
    You have no DEVAMINI OKU
    occasion to complaint: Şikâyet etmene sebep yok. GİZLE
  5. sebep/vesile olmak, fırsat/imkân vermek, yol açmak.
    Your behavior occasioned (us) a lot of trouble: DEVAMINI OKU
    Senin tutumun başımıza bir hayli dert açtı. GİZLE
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

be equal to an occasion
bir durumla baş edebilmek Verb
celebrate on occasion
tesit etmek Verb
celebrate the occasion
bir durumu kutlamak Verb
dress as befits the occasion
durumun gerektirdiğine göre giyinmek Verb
enjoying the occasion
ağız tadıyla
favourable occasion
uygun fırsat
for the occasion
söz konusu durum için
improve the occasion
fırsatı kaçırmamak, fırsattan yararlanmak.
improvement of an occasion
bir fırsattan yararlanma
indignation occasion
halkın infialine sebebiyet vermek Verb
law made for the occasion
belli bir olay için çıkarılan kanun
on occasion
arasıra, bazen, fırsat düştükçe.
on the first occasion
ilk ağızda
promoter for the occasion
düzenleyici
promoter for the occasion
organizatör
promoter for the occasion
tertipçi
rise to the occasion
fırsatı kaçırmamak, fırsattan yararlanmak.
sense of occasion
(a) duruma göre davranma/hareket etme yeteneği, (b) olayları farklı ve doğru değerlendirme yeteneği.
social occasion
eğlence vb
social occasion
sosyal toplantı , eğlence , vb
social occasion
sosyal toplantı
special occasion
özel fırsat
state occasion
kutlanacak bir olay
take occasion
fırsattan yararlanmak.
occasion for a family gathering
aile toplantısı vesilesi
occasion for complaint
şikâyet vesilesi
occasion for family gathering
aile toplantısı vesilesi
as occasion may require
gerektiğinde
as occasion may require
durumun gerektireceği üzere
be the occasion of sth
sebep olmak Verb
be the occasion of sth
sebebiyet vermek Verb
exchange greetings on the occasion of a religious holiday
bayramlaşmak Verb
give occasion to sth
sebebiyet vermek Verb
give occasion to sth
sebep olmak Verb
have no occasion for sb's help
birinin yardımına ihtiyacı olmamak Verb
no occasion to intervene
müdahale edecek sebep yok
on one occasion only
bir defaya mahsus olmak üzere Adverb
on the occasion of
vesilesiyle, münasebetiyle.
on the occasion of his death
ölümü münasebetiyle
seize the occasion for
denk gine getirmek Verb
should the occasion arise
gerekirse
should the occasion arise
gerektiğinde
should the occasion so demand
durum gerektirdiği takdirde
take this/that occasion to …
… için bu/o fırsattan/durumdan yararlanmak.
What's the occasion?
Nereden icabetti?
What's the occasion?
Hangi dağda kurt öldü?
when occasion arises
fırsat çıktığında
when occasion serves
fırsat çıktığında
when the occasion presents itself
fırsatını bulunca Adverb
when the occasion presents itself
fırsat olunca Adverb
when the occasion shows
fırsat çıktığında
English-Turkish phrases from Zargan's own database
 
 
Bize Ulaşın
Geri-bildirimde bulunun