none

English-Turkish Translation

  1. hiçbir(i), hiç.
    none of the memgers is going. none of the books.
    none of this/that: şunlardan/onlardan DEVAMINI OKU
    hiçbiri.
    I want none of your excuses: Hiçbir mazeret kabul etmem.
    none of us: hiçbirimiz.
    none of them: onlardan hiçbiri.
    That is none of your business: Sana ne! Seni ilgilendirmez! Sen kendi işine bak!
    none of this concerns me: Hiçbiri beni ilgilendirmez.
    none of your impudence! Edepsizliğin lüzumu yok!
    none of your cheek! Yüzsüzlüğün lüzumu yok! GİZLE
  2. hiç kimse (bu anlamda kullanılırsa fiil çoğul olur).
    none were left when I came.
  3. asla, hiç (te değil), hiçbir suretle, kat'iyen, zerre kadar.
    Our supply is none too great: Erzakımız DEVAMINI OKU
    hiç de fazla değil.
    He is none the happier for his wealth: Servetinden dolayı asla mutlu değil.
    I like him none the worse for that: Bundan dolayı ona karşı sevgim kat'iyen azalmadı.
    His position is none too secure: Durumu hiç de sağlam değil. GİZLE
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

Half a loaf is better than none.
Hiç yoktan iyidir. Sentence, Idioms
Half a loaf is better than none.
Buna da şükür. Sentence, Idioms
None of your business.
Seni ilgilendirmez. Sentence
None of your business.
Sana ne? Sentence
None of your business.
Seni alakadar etmez. Sentence
That's none of your business.
Seni ilgilendirmez. Sentence
That's none of your business.
Sana ne? Sentence
That's none of your business.
Seni alakadar etmez. Sentence
bar none
ayrıksız, istisnasız, ayırımsız.
He is the best singer in the country, bar none.
The whole DEVAMINI OKU
group was at the party, bar John: Johndan başka herkes ziyafette idi. GİZLE
second to none
kusursuz, en iyi, eşsiz, eşi yok, mükemmel.
be second to none: hepsinden üstün/iyi olmak, hiçbirinden/kimseden DEVAMINI OKU
geri kalmamak.
As a piano player, she is second to none. GİZLE
none but
ancak, yalnız, …'den başkası değil.
none but he knows the secret: Sırrı yalnız o biliyor (ondan DEVAMINI OKU
başkası bilmiyor).
none but a strong man could have lifted it: Onu ancak kuvvetli bir adam kaldırabilirdi. GİZLE
None of the above
Hiçbiri
None of your business.
Sana ne?
none other (than)
(hayret ifade eder) (…'den) başka kim (olabilir?), ta kendisi.
It's none other than Tom! Tom, DEVAMINI OKU
ta kendisi.
“We thought you were in Canada! Can it really be you?” “ none other!” “Biz seni Kanadada zannediyorduk, sahiden sen misin?” “Ta kendisi!” GİZLE
none other than
…'den başka/başka türlü/başkası değil, … in ta kendisi, bizzat.
I could do no other than … : …'den DEVAMINI OKU
başka türlü yapamazdım.
The presentation was made by none other than the Prime Minister. GİZLE
none the less
-e rağmen, … olsa bile, yine de.
I can't swim; none the less I'll try to cross the river.
none the wiser
hiç/fazla bir şey anlamamış/öğrenememiş.
We are none the wiser for his explanations: Söylediklerinden DEVAMINI OKU
hiçbir şey anlamadık.
The suspect said nothing, so the police were none the wiser: Sanık konuşmadığından polisler bir şey öğrenemediler. GİZLE
none too
pek … değil.
We argue, but we're none too sure what we're arguing about: Tartışıyoruz ama neyi DEVAMINI OKU
tartıştığımızın farkında değiliz. GİZLE
(to be) none the wiser
farkına varmak, farketmek.
If we take only one piece of cake, mother will be none the wiser.
all or none (AON)
resmi muamele yapılmayacağına dair alış ya da satış için verilen emir
all or none (AON)
yatırım bankacılığında menkul değerlerin satışı bunları ihraç eden şirkete karşı tamamen taahhüt edilmediği takdirde
all or none (AON)
“ ya hep ya da hiç yasası
all or none (AON)
tam bir muamele yapılmamışsa emir otomatik olarak iptal olmaz
all or none (AON)
menkul değerlerde
all or none (AON)
ihraç ettiklerinin tümünü iptal etmek hakkını ihraç sahibine sağlayan bir teklif
all or none order
hepya da hiç emri
be none of my funeral
benimle ilgisi olmamak Verb
be none the wise- r
bir şey öğrenememek Verb
be none the worse for sth
bir şey yüzünden daha beter durumda olmamak Verb
have none of
izin/fırsat vermemek, kabul etmemek.
have none of
kabul/müsaade/müsamaha etmemek.
I'll have none of your stupid ideas: Saçma fikirlerinin hiçbirini DEVAMINI OKU
kabul edemem.
He was offered a job but he said he'd have none of it: Ona bir iş teklif edildi, fakat kabul edemeyeceğini söyledi. GİZLE
He was none too soon
Tam zamanında yetişti.
You know, none better, how poor I am: Ne kadar fakir olduğumu siz herkesten iyi bilirsiniz.
It's none of my business
ben karışmakm
that's my business and none of yours
bu benim işim , seni ilgilendirmez
English-Turkish phrases from Zargan's own database
 
 
Bize Ulaşın
Geri-bildirimde bulunun