heavy

English-Turkish Translation

  1. Adjective ağır.
    a heavy load. The box is too heavy for me.
    as heavy as lead: kurşun gibi ağır.
  2. Adjective fazla, olağandan çok, zengin, bol, bereketli.
    a heavy snowfall. a heavy vote.
    heavy crop:
    zengin ürün.
    heavy meal: bol yemek.
  3. Adjective kabarmış, dalgalı.
    a heavy sea.
  4. Adjective sakil, ağır/iri cüsseli/yapılı, büyüklüğüne göre ağır.
    a heavy person.
  5. Adjective ağır, özgül ağırlığı yüksek.
    a heavy metal.
  6. Adjective şiddetli, kuvvetli, ağır.
    a heavy blow.
    a heavy fire: şiddetli top ateşi.
    heavy punishment.
  7. Adjective derin.
    a heavy thinker. a heavy silence.
    be a heavy sleeper: uykusu derin/ağır olmak.
  8. Adjective, Military (a) ağır (silah).
    heavy weapons. heavy tank/machine gun. (b) ağır silahlarla donatılmış.
    heavy cavalry.
  9. Adjective dayanılmaz, ağır, tahammülü güç, zor, yorucu.
    heavy taxes. a heavy task. heavy labor. a heavy sorrow.

    I've had a heavy day: Yorucu bir gün geçirdim.
  10. Adjective aşırı, müfrit, haddinden fazla.
    a heavy drinker/smoker.
    a heavy slope: dik yokuş.
  11. Adjective kaba, kalın, iri yarı, zarafetsiz, incelikten yoksun.
    heavy lines. heavy features.
  12. Adjective yüklü, dolu.
    Words heavy with meaning. A tree heavy with fruit.
  13. Adjective üzgün, sıkıntılı, kederli, kasvetli, üzücü.
    Have a heavy heart: Kederli olmak.
    a heavy day:
    (a) sıkıntılı bir gün, (b) çok çalışılan (yüklü) bir gün.
    heavy -browed: abus, asık suratlı.
    heavy news: üzücü haber.
  14. Adjective sıkıcı, usandırıcı, cansız, hareketsiz.
    a heavy prose style.
    Time hangs heavy on his hands:
    İşsizlikten canı sıkılıyor.
    heavy reading.
  15. Adjective kaba, hantal, kullanışsız, beceriksiz.
    a heavy gait. a heavy hand.
    a heavy step: kaba ayak sesi.
  16. Adjective (gök, hava) kapalı, bulutlu.
    a heavy sky.
  17. Adjective (hamur işi) iyice kabarmamış, hamur, tıkız.
    heavy bread/doughnuts.
  18. Adjective (yemek) ağır, hazmı güç, yağlı.
    heavy fruitcake.
  19. Adjective gebe, hamile, doğumu yakın.
    heavy with a child = heavy with young: gebe.
  20. Adjective (taşıt) çok yük taşıyabilen, ağır, büyük.
    a heavy truck.
  21. Adjective (sanayi) ağır, (çelik, kömür vb. gibi) ham madde sağlayan.
    heavy industry.
  22. Adjective, Chemistry ağır (yerdeş/izotop): atom ağırlığı normalden fazla olan yerdeş içeren.
    heavy water. heavy hydrogen.
  23. Adjective çok iyi, mükemmel.
  24. Adjective ciddî, önemli.
    a teacher who is heavy on his pupils. a heavy responsibility.
  25. Adjective (koku) ağır, boğucu, bunaltıcı.
    a heavy odor.
  26. Adjective (göz) uykulu, yorgun, ağırlaşmış.
    heavy eyes.
    heavy -eyed: (uykusuzluktan) gözleri çakmak çakmak.
  27. Adjective (borsa) faal (alışveriş).
  28. Adjective (trafik) sıkışık, yavaş ilerleyen.
    heavy traffic.
  29. Adjective belalı, netameli.
    It's a heavy scene, man; let's leave.
  30. Noun, Theatre (a) kötü karakter.
    Iago is the heavy of Othello. (b) bu rolü oynayan artist.
  31. Noun, Military ağır top.
  32. Noun ağırsıklet boksör/güreşçi vb.
  33. Adverb : ağır basmak.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

hang heavy on one's hands
(zaman) geçmek bilmemek Verb
hang heavy on one's hands
(zaman) bir türlü geçmek bilmemek Verb
heavy casualties
ağır kayıp Noun
heavy ground weapons
ağır kara silahları Noun, Military
heavy-lift helicopter
ağır yük helikopteri Noun, Military
lie heavy on one's conscience
yüreğine oturmak Verb
take heavy tolls of one's income
gelirinin büyük kısmını yemek Verb
take heavy tolls of one's income
gelir inin büyük bir kısmını yemek Verb
take toll of sb's career to take heavy tolls of one's income
birinin mesleğine ket vurmak gelirinin büyük bir kısmını almak Verb
(meal) to be heavy
ağır gelmek Verb
be too heavy
ağır gelmek Verb
hang heavy
(zaman) yavaş geçmek.
hang heavy
kasvet çökmek, canı sıkılmak.
I had nothing to do and time was hanging heavy on my hands.
top heavy
havaleli
top- heavy
(menkul değerler) aşırı değerli
top- heavy
(ekonomi) aşırı kapitalize
top- heavy
aşırı organize
very heavy
gülle gibi
heavy agenda
yüklü gündem
heavy armament
ağır silahlar
heavy artillery
ağır top, uzun menzilli top: 155 mm ve daha büyük çaplı top. light artillery, medium artillery Noun
heavy as
menkul kıymetler piyasasında nispeten daha yüksek fiyatlı hisse senetleri Noun
heavy as lead
kurşun gibi ağır
heavy bag
kum torbası Noun, Boxing
heavy bag
boks torbası Noun, Boxing
heavy baggage
ağır valiz
heavy baggage
ağır bagaj
heavy beer
alkol içeriği yüksek olan bira
heavy blow
ağır darbe
heavy blow
ağır darbe Noun
heavy bomber
ağır bombardıman uçağı. Noun
heavy burden
ağır yük
heavy buyer
toptan alıcı
heavy buying
toptan alış
heavy case
güç vaka
heavy casualties
ağır kayıp
heavy chemicals
ağır kimya maddeleri Noun
heavy cleaning
büyük temizlik
heavy clearing
kalabalık ciro trafiği
heavy commercial vehicle
ağır yük taşıt aracı
heavy consumer
çok tüketici
heavy cost
ağır bedel Noun
heavy costs
ağır giderler Noun
heavy cream
(tam yağlı) kaymak/krema. Noun
heavy crop
bol mahsul
heavy crop
bol mahsullü
heavy crop
çok iyi ürün
heavy cruiser
ağır kruvazör: 200 mm'lik topla mücehhez zırhlı harp gemisi. light cruiser Noun
heavy current
güçlü elektrik akımı
heavy dealer
cirosu yüksek bayi
heavy dealer
birçok şeylerle uğraşan bayi
heavy debts
büyük borç
heavy derrick
ağırlık vinç
heavy disbursements
büyük çapta ödemeler Noun
heavy drinker
ayyaş, çok içki içen. Noun
heavy duty
güç
heavy duty
ağır hizmet
heavy duty tire
ağır hizmet lastiği
heavy duty truck
açık yük kamyonu
heavy earth
baryum oksit. Noun
heavy equipment
iş makinesi Noun, Construction
heavy expenditure
ağır masraf
heavy expenditure
büyük masraf
heavy expenses
büyük masraflar Noun
heavy fall
(fiyat) büyük iniş
heavy fall in stocks
(borsa) hisse fiyatlarında büyük düşüş
heavy fall of rain
bol yağan yağmur
heavy fighting
ağır çatışma Noun, Military
heavy fine
ağır ceza
heavy fine
ağır para cezası Noun, Law
heavy frame
kalın pervaz
heavy fuel
ağır yakıt
heavy going
ağır ve güç ilerleme
heavy goods
havaleli mallar Noun
heavy goods
ağır mallar Noun
heavy goods vehicle (HGV)
ağır vasıta Noun, Transport
heavy handed
zalim
heavy handed
sakar
heavy handed
patavatsız
heavy handed
beceriksiz
heavy handed
sert
heavy handed
kaba
heavy harvest
bol ürün
heavy hearted
kederli
heavy hearted
üzgün
heavy hitter
ağır top Noun
heavy hydrogen
ağır hidrojen, döteryum. Noun
heavy imprisonment
ağır hapis
heavy imprisonment
ağır hapis cezası Noun, Criminal Law
heavy in debt
borca batmış
heavy indebtedness
büyük borç
heavy industries
ağır sanayiler Noun
heavy industry
ağır endüstri
heavy industry
ağır sanayi I
heavy industry
ağır sanayi
heavy industry shares
ağır sanayi hisse senetleri Noun
heavy laden
ağır yüklü
heavy laden
iyice yüklenmiş
heavy laden
dertli
heavy laden
üzüntülü
heavy lift
ağır yük
heavy line
trafiği sıkışık yol
heavy losses
büyük kayıplar Noun
heavy market
borsada fiyatların düştüğü ve alıcıların ağır davrandığı durum
heavy market
borsa da fiyatların düştüğü ve alıcıların ağır davrandığı durum
heavy market
(borsa) borsada fiyatların düştüğü ve alıcıların ağır davrandığı durum
heavy meal
ağır yemek
heavy metal
gürültülü rok müziği
heavy metal
ağır toplar
heavy metal
yüksek yoğunluklu maden
heavy metal
ağır metal Noun, Environment-Ecology
heavy money
külçe halinde para
heavy oil
kalın yağ
heavy orders
büyük siparişler Noun
heavy parts
trajik roller Noun
heavy penalty
ağır ceza Noun, Law
heavy percentage
yüksek yüzde
heavy petrol
ağır benzin
heavy petting
sevişme, oynaşma, cinsel birleşme yapmadan aşk oyunu oynama. Noun
heavy poll
oya katılma oranının yüksekliği
heavy purchases
çok miktarda alışveriş yapma
heavy rails
(Br) demiryolu hisse senetleri Noun
heavy rain
şiddetli yağmur Noun
heavy rainfall
çok yağış
heavy rent
yüksek kira
heavy responsibility
ağır sorumluluk
heavy road
üzerinde zor gidilen yol
heavy sale
kötü satış
heavy sales
hacimli satışlar Noun
heavy sanction
sıkı yaptırım Noun, Politics-Intl. Relations
heavy sea
fırtınalı deniz
heavy sea
dalgalı deniz
heavy selling
çok satış
heavy sentence
ağır ceza
heavy set
tıknaz
heavy set
kısa ve kalın yapılı
heavy sky
bulut yüklü gök
heavy soil
balçıklı toprak
heavy spar
barite Noun
heavy stock
büyük depo yatırımı
heavy swell
(Br) züppe
heavy swell
moda düşkünü
heavy taxation
ağır vergi yükü
heavy taxes
ağır vergiler Noun
heavy tidings
kötü haberler Noun
heavy toll
ağır sonuç Noun
heavy trading
(borsa) yüksek ciro
heavy traffic
sıkışık trafik
heavy traffic
yoğun trafik
heavy transport aeroplane
ağır yük taşıma uçağı
heavy truck
ağır yük kamyonu
heavy truck market
ağır yük kamyonu piyasası
heavy type
siyah hurufat
heavy undertaking
zor girişim
heavy users
bir ürünü ortalamanın üstünde miktarlarda satın alan müşteriler ya da tüketiciler Noun
heavy users
ağır kullanıcılar Noun
heavy viewer
televizyonu sürekli izleyen kişi
heavy water
ağır su, döteryum oksit: D2O. 25°C'de özgül ağırlığı: 1.1056 gr./cm3. Noun
heavy work
ağır iş
heavy worker
ağır işçi
fight against heavy odds
büyük handikapa karşı mücadele etmek Verb
incur heavy expenses
büyük masraflara mal olmak Verb
remain under heavy pressure
ağır baskı altında kalmak Verb
run into heavy selling
zor satmak Verb
sail in heavy seas
dalgalarla boğuşmak Noun
take on heavy responsibility
ağır sorumluluk yüklenmek Verb
to make heavy shopping
çok miktarda alışveriş yapma
English-Turkish phrases from Zargan's own database