emeksiz yemek, her şeyi havadan beklemek, zahmetini/sıkıntısını çekmeden bir sonuca ulaşmak, her güzellik
bir arada olmak.
You spend all your money on beer and then complain about being poor, but you can't expect to have your cake and eat it (too), you know: Hem bütün paranı içkiye (biraya) harcıyor, hem de fakirlikten yakınıyorsun. Herşeyi havadan bekleyemezsin.
kanı beynine çıkmak, çok kızmak, köpürmek, tepesi atmak.
The injustice of any sort always gets my blood up: Ne türlü olursa olsun, haksızlığa çok kızarım.
öcünü almak, kuyruk acıcını çıkarmak.
öfkesi burnunun ucunda olmak
Verb
kendi ne bir kopyasını ayırmak
Verb
kopyasını kendinde alıkoymak
Verb
bir kopyasını kendine alıkoymak
Verb
hesabında tutarsızlık olmak
Verb
asalet unvanına sahip olmak
Verb
zeki/akıllı/kafalı olmak.
kafasında çok şey olmak
Verb
(a) mütemadiyen tehlikeli ilâçlar almak, (b) bir kimseden sürekli nefret etmek.
(a) şiddetli rekabetle karşılaşmak, (b) zahmetine değmek, büsbütün semeresiz olmamak.
tutuklanmak üzere aranmakta olmak
Verb
huyunca gitmesini bilmek, ikna edebilmek, gönlünü yapmasını bilmek.
anlayışlı/makul olmak, sağduyusu yerinde/aklı başında olmak.
He wouldn't act like this if he he had all his marbles: Aklı başında (makul) olsa böyle yapmazdı.
tüm servetini hisse senet dilerine yatırmış olmak
Verb
tüm servetini hisse senetlerine yatırmış olmak
Verb
anlayışlı/makul olmak, sağduyusu yerinde/aklı başında olmak.
He wouldn't act like this if he he had all his marbles: Aklı başında (makul) olsa böyle yapmazdı.
bir dediği iki olmamak
Verb
emrine amade bol parası olmak
Verb
menfaatlerini gözetmek
Verb
konuşma özürlü olmak
Verb
yerinde duramamak, kabına sığamamak, bir iş yapmaya/bir şey söylemeye can atmak.
She's had ants in her pants ever since she won that ticket to Hawai: Havai'ye bilet kazandığından beri yerinde duramıyor.
kendi içgüdülerine hâkim olmak
Verb
duygularına hâkim olmak
Verb
askerlikle ilişiği olmamak
Verb
işi başından aşkın olmak
Verb
kendi mameleki üzerinde tam tasarruf hakkına sahip olmak
Verb
talih kendinden yana olmak
Verb
(bir işyerinde) ait olduğu yeri bulmak
Verb
görmüş geçirmiş olmak
Verb
iyi günler görmüş geçirmiş olmak
Verb
çok para harcayarak eğlenmek
Verb
saçına röfle yaptırmak
Verb
ancak bir tek atacak kadar vakti olmak
Verb
ağır hareket eder olmak
Verb
üstünde parası olmak
Verb
kendine ait geliri olmamak
Verb
kendi kaynakları olmamak
Verb
(US) rakiplerine karşı kazanma ümidi olmamak
Verb
mesleğini bildirmemiş olmak
Verb
kendine ait bir şeyi olmamak
Verb
birini köşeye sıkıştırmak
Verb
birini mecbur bırakmak
Verb
bir kişiyi müşkül durumda bırakmak
Verb
bir kişiyi köşeye sıkıştırmak
Verb
haftada bir gün izinli olmak
Verb
bir ayağı hapiste olmak
Verb
bir ayağı çukurda/mezarda olmak.
sarhoş olmak.
Listen to John singing! He must have (must be) one over the eight.
ümitsiz/müşkül durumda olmak, sıkışmak, çıkmaza saplanmak.
The inflation is beyond the control, and the economy's really got its back to the wall.
arabasının servisini muntazaman yaptırmak
Verb
arabanın servisini muntazaman yaptırmak
Verb
ağızınin tadı bozulmak
Verb
oxford'dan doktora derecesi olmak
Verb
işleri düzene koymak
Verb
işlere çekidüzen vermek
Verb
kulağı kirişte olmak, bütün söylenenleri dinlemek.
bahanesi hazır olmak
Verb
gençlik çılgınlıkları yapmak
Verb
(Br) eşyasını naklettirmek
Verb
birinden kesinlikle nefret etmek
Verb
saçına mizanpli yaptırmak
Verb
eli kolu bağlı olmak
Verb
çok meşgul olmak, başını kaşıyacak vakti olmamak, işi başından aşmak, başka işe vakti olmamak.
makul/aklı başında olmak, akıllıca iş yapmak, aklını başına toplamak.
benimsemek, kendini vermek, iyice ilgilenmek.
I tried to learn music but I didn't have my heart in it (my heart wasn't in it).
can atmak, çok istemek, bütün kalbiyle arzu etmek, bütün ümidini …'e bağlamak, aklına koymak, kararlı
olmak.
She has set her heart on going to Europe after graduation.
birine kancayı takmak
Verb
derslerini çok iyi öğrenmiş olmak
Verb
hayatını sigorta ettirmek
Verb
(Br) valizini kaydettirmek
Verb
bagajıni teslim etmiş olmak
Verb
bagajını teslim etmiş olmak
Verb
parasını yüzde yedi faiz üzerinden yatırmış olmak
Verb
(Br) parasını devlet tahvillerine yatırmış olmak
Verb
kendi eşyası bulunmak
Verb
kendine özgü bir nedeni olmak
Verb
evraklarını vize ettirmek
Verb
emekli aylığını enflasyona göre ayarlamak
Verb
fotoğrafıni çektirmek
Verb
cebinden bir şey çaldırmak
Verb
cebi para ile dolu olmak
Verb
fiyatı verilirse (fena bir işi) yapmaya hazır olmak.
birinden tazminat almak
Verb
maaşında kesinti yapmak
Verb
fikrini/mütaleasını söylemek, fikrini savunmak.
to have one's say in choosing the candidate: aday
seçiminde mütaleasını söylemek.
What do you have to say for yourself? Söylyeceğinizi söyleyin. Kendinizi savunun.
imzasını tasdik ettirmek
Verb
uykusunu almış olmak
Verb
dişlerine kuron yaptırmak
Verb
işi kendisi için biçilmiş kaftan olmak
Verb
işi başından aşkın olmak
Verb
Oxford'dan mezun olmuş olmak
Verb
akranlarının üstüne çıkmak
Verb
bir takım unvanları olmak
Verb
(US) tahammülünü yitirmek
Verb
birini otoritesi altında bulundurmak
Verb
destekleyicisi bulunmak
Verb
birini emrine tabi kılmak
Verb
bir şeyin girdisini çıktısını bilmek
Verb
bir şeyi çok iyi bilmek
Verb
bir şeyi korumakla görevli olmak
Verb
bir servete kendi başına sahip olmak
Verb
bir şeyin zilyedi olmak
Verb
bir şeye sahip olmak
Verb
vicdan azabı çekmek, vicdanen muazzep olmak.
It will be on my conscience: İçimi rahatsız edecek/vicdan azabı çekeceğim.
aklını bir şey kurcalamak
Verb
bir şey tedirgin etmek
Verb
bir şeye yetkili olmak
Verb
bir şeyi anlayabilmek
Verb
işini sistemli yapmak
Verb
kısmet ayağına gelmek, fırsatı kaçırmamak.
davranışlarını inançlarına uydurmaya cesaret etmek
Verb
doğru bildiği yoldan ayrılmamak, hareketlerini inançlarına uydurma cesaretini göstermek, özü sözü bir
olmak, (tenkitlere rağmen) düşündüklerini açıkça/mertçe söylemek.
He has the courage of convictions to do what he thinks is right.
medeni cesareti olmak
Verb
kazanacağından emin olmak
Verb
hortlak görmüş gibi olmak
Verb
duruma hâkim olmak, başarıdan emin olmak.
çoğunluğu kendi tarafına çekmek
Verb
gülüp eğlenmek, eğlenceli vakit geçirmek, zevku safa sürmek.
uygunsuz/kritik bir durumda olmak.
yararlı iş başlatmak
Verb
birine değer biçmek, birinin karakter ve yeteneklerini değerlendirmek/sınamak.
I've got his measure: Onu sınadım.
Sadece iki elim var/kırk işi birden yapamam.
kafadan sakat/çatlak olmak, bir tahtası noksan olmak, deli olmak, aklından zoru olmak.
Anyone who would do such a thing must not have all his buttons.
üzerinde hiç parası olmamak
Verb
delirmek, aklını kaçırmak, delice/saçmasapan fikirleri olmak.
gülünç olmak, gülünç duruma düşmek.
valizini kaydettirmek
Verb