close

English-Turkish Translation

  1. Verb kapa(t)mak, kapanmak.
    to close a door/a window. to close a border to tourists. to close a store for
    the night. The school is closed for the summer.
    to close one's mind to another's arguments: başkalarının itirazlarını dinlememek.
  2. Verb kilitlemek.
    Be careful and make sure to close the door at night.
  3. Verb doldurmak, tıka(n)mak.
    to close a hole in a wall with plaster.
  4. Verb bit(ir)mek, son vermek, sona er(dir)mek.
    close the meeting.
    The day is closing: Gün sona
    eriyor.
    The meeting closed at 6 o'clock.
    He closed with an appeal to their generosity: Ulûvvü cenaplarına hitapla sözlerine son verdi.
  5. Verb anlaşmaya varmak.
    to close a sale of car.
    to close with a bargain: pazarlıkta anlaşmak.
  6. Verb (gemi) yanaşmak.
    to close ranks
    : ask. safları sıklaştırmak.
  7. Verb etrafını çevirmek, ihata etmek.
    His arms closed tightly around her.
  8. Verb
    close up: birleş(tir)mek.
    Her lips closed tightly.
  9. Verb yaklaşmak.
    His pursuers closed rapidly.
  10. Verb
    with: göğüs göğüse gelmek.
    We closed with the enemy shortly after sunrise.
  11. Adjective (yer, zaman vb. bakımından) yakın.
    My house is close to the school.
    in close proximity:
    çok yakın(ın)da.
    close relative: yakın akraba.
  12. Adjective sık sıkışık.
    a close weave: sık dokuma.
    a close arrangement: sıkışık düzen.
  13. Adjective kısa.
    a close haircut: kısa saç traşı.
    to cut hair close: saçı kısa kesmek.
  14. Adjective değerce yakın, az farklı, hemen hemen eşit.
    close in age: hemen hemen aynı yaşta.
  15. Adjective dar, (sım)sıkı.
    a close clinging sweater.
  16. Adjective, Logic tam, kesin.
    close reasoning: kesin usavurma.
  17. Adjective çok dikkatli/ihtimamlı, ciddî.
    a close search.
    We kept a close watch on the prisoners:
    Mahpusları sıkı göz hapsine aldık.
    close attention: yakın ilgi/alâka.
    close translation: aslına sadık tercüme.
  18. Adjective samimî, sıkıfıkı.
    a close friend: yakın/samimî dost.
    They are very close friends: Çok samimî arkadaştırlar.
  19. Adjective kapalı, mahsur.
    close secret: kapalı sır.
  20. Adjective sıkışık, yanaşık, bitişik, daracık.
    They had only a very close space to sleep in: Yatacak yerleri
    daracıktı.
    in close formation/order
    ask. yanaşık düzende.
    a close formation of battleships.
  21. Adjective sınırlı, mahdut.
  22. Adjective
    close about: ketum, sırsaklar, ağzı sıkı, suskun, fazla konuşmaz, fikrini açmaktan kaçınan.
    She's
    always been close about her past life.
  23. Adjective saklı, gizli tutulan, mahrem.
    close secrecy: gizli sırlar.
  24. Adjective cimri, hasis.
    close with money. He was certainly a close man with the penny.
  25. Adjective kıt, dar, az bulunan, mebzul olmayan (para, kredi vb.).
  26. Adjective kasvetli, ağır, sıkıntılı, bunaltıcı, havası bozuk, havasız.
    It is very close in here today: Hava
    bugün burada çok kasvetli/sıkıntılı.
    The closest weather for a long time. a hot, close room: sıcak, bunaltıcı bir oda.
  27. Adjective, Phonetics kapalı: dil kısmen damağa yaklaştırılarak telâffuz edilen (hece).
  28. Adverb yakından, yakın(ın)da.
    to follow close behind someone: birisini yakından takip etmek.
    to keep
    close to the door: kapının yakınında durmak.
    closeto = close by (something): bir şeye çok yakın.
  29. Adverb sımsıkı, daracık.
    close shut: sımsıkı kapalı.
    to fit close: (elbise vücuda) sımsıkı oturmak.
  30. Adverb yanyana, bitişik.
    to stand close together: yanyana durmak.
  31. Adverb civarında, (zamanca) yakın, … sularında.
    close on 9 o'clock: saat 9 sularında.
  32. Noun kapama.
  33. Noun son, sonuç, bitim, hitam.
    at the close of the day: günün sonunda.
    at the close of the speech.
  34. Noun kapalı yer, avlu.
  35. Noun kişiye özel arazi.
  36. Noun, Music (bkz: cadence ) (7).
  37. Noun (a) çıkmaz sokak, (b) tek kapılı avlu.
  38. Noun göğüs göğüse gelme, çok yaklaşma.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

border closure
sınır kapatma Noun
close air support
yakın hava desteği Noun, Military
close one's ears
gerçeğe kulak tıkamak Verb
close one's ears to the truth
gerçeğe kulak tıkamak Verb
close one's eyes
görmemezlikten gelmek Verb
close one's eyes to
görmemezlikten gelmek, görmek istememek, başını çevirmek.
She closed her eyes to my needs.
close one's mind to sth
zihnini bir şeye kapamak Verb
close one's ranks behind
birine arkasını siper vermek Verb
keep a close watch on one's interests
menfaatlerini yakından korumak Verb
play one's cards close to one's chest
saman altından su yürütmek, kimseye sezdirmeden işini becermek.
(business) to close
bozmak Verb
be made to close
kapatılmak Verb
complimentary close
mektubun selam bölümünü içeren son paragrafı
draw to close
bitmek Verb
formal close
(mektubun) resmi kapanış sözleri Noun
gold close
altın kaydı
keep close
gizlenmek, saklanmak, kendini göstermemek.
lie close
gizlenmek, saklanmak, kendini göstermemek.
set close
(matbaacılıkta) harflerin ya da sözcüklerin arasını daraltmak Verb
very close
yanı başında
close (a place) temporarily
tatil etmek Verb
close a chapter
bir bölüme son vermek Verb
close a debate
müzakereyi kapamak Verb
close a line
bir hattı sefere kapatmak Verb
close a line
hattı sefere kapatmak Verb
close a port
bir limanı kapatmak Verb
close a road
bir yolu trafiğe kapamak Verb
close a submission list
abone listesini kapamak Verb
close alliance
yakın ittifak
close an embassy
bir elçiliği kapamak Verb
close argument
kesin kanıt
close argument
kusursuz sav
close argument
bir düşüncenin sonuca bağlanması
close arrest
cebri tutuklama
close attack
yakın saldırı
close attention
yakın ilgi Noun
close betting
bahiste eşit şansı olma
close blockade
yakın abluka
close blockage
sıkı abluka
close box
kapatma kutusu Information Technology
close call
dar kurtulma, güçlükle paçayı kurtarma.
have a close call: dar kurtulmak.
close call
paçayı zor kurtarma, (tehlike vb.'den) yakayı güçlükle kurtarma.
close check
sıkı kontrol
close collaboration
yakın işbirliği
close column
kapalı yürüyüş kolu
close combat
yakın muharebe
close combat
göğüs göğüse çatışma Noun, Military
close company
(Br) aile şirketi
close company
sınırlı ortakları olan şirket
close company
(Br) kapalı şirket (sermayenin hepsi beş veya daha az sayıda kişinin elinde bulunan ya da hissedarlarının
hepsinin yönetim kurulu üyesi olduğu şirket
close confinement
ağır hapis
close contact
yakın temas
close contact
dirsek teması Noun
close contest
başabaş, beraberliğe yakın (oyun, yarış vb.). Noun
close cooperation
yakın işbirliği
close copy
aslı gibi
close corporation
(US) hisse senetleri çok az sayıda kimselerin elinde bulunan şirket
close corporation
(US) sınırlı sorumlu şirket
close corporation
hisseleri çok az sayıda kişinin elinde bulunan şirket Noun
close correspondence
mahrem yazışma
close correspondence
sık sık yazışma
close correspondence
gizli yazışma
close customer
az konuşan kişi
close dates
bir işletmede her türlü hizmetin kiralanmış olduğu süre
close dearer
borsayı daha yüksek kapamak Verb
close debate
sıkı tartışma
close down
(a) kapatmak, kapanmak, faliyetine son vermek.
The firm decided to close (down) its Adana branch.
(b) kontrola/iptale çabalamak, (c)
rad.TV yayına son vermek.
close down a shop
bir dükkânı kapatmak Verb
close down factory
işi durdurmak Verb
close down for holidays
bayram için kapamak Verb
close ec
ufak bir farkla yaklaştırma
close election
sıkı seçim
close escape
paçayı zor kurtarma
close examination
yakından inceleme
close fighting
göğüs göğüse dövüş
close firm
(borsada fiyatlar) sabit kapanmak Verb
close fisted
cimri
close fisted
eli sıkı
close fitting
dar
close friend
yakın arkadaş
close game
başabaş, beraberliğe yakın (oyun, yarış vb.). Noun
close hand
cimri
close harmony
dar armoni: bütün sesleri bir oktav içinde kalan armoni.
close in possession
bir kimsenin fiilen zilyedi olduğu menkul eşya
close inspection
dikkatle inceleme
close interest
yakın ilgi Noun
close interpretation
dar yorum
close interval
kısa ara
close interval
dirsek teması aralığı
close investigation
sıkı tahkikat
close investigation
yakından tetkik
close knit
(insanlarla ilgili olarak) birbirine sıkıca bağlı
close link
yakın ilişki Noun
close lipped
ağzı sıkı
close lipped
ketum
close money
pahalı para
close money
(para piyasasında) pahalı para
close observer
keskin gözlemci
close of a meeting
bir toplantının sona ermesi
close of a speech
bir konuşmanın sonu
close of exchange
borsa kapanışı
close of the term
sömestre sonu
close off
hesabı kapatmak Verb
close on
aşağı yukarı, tahminen.
close to 40 years ago: 40 yıl kadar önce.
close out
(a) fiyatını indirmek/düşürmek (çabuk satış için), (b) tasfiye etmek, hepsini (düşük fiyata) satmak, kapatmak.
close port
mendirek
close port
kapalı liman
close port
iç liman
close price
borsada teklif edilen fiyatla açılış fiyatı arasında çok az fark olması durumu
close price
bir hisse senedi ya da emtianın alış ve satış fiyatlarının arasının dar olması
close price
iyice hesaplanmış fiyat
close price
kapanış fiyatı Noun, Banking
close prisoner
sıkı gözlenen mahpus
close quarters
küçük/dar/sıkışık yer. Noun
close quarters
(dövüşte) yakın temas, burun buruna olma. Noun
close ranks
yanaşık sıralar Noun
close reasoning
mantıki düşünme
close reasoning
iyice muhakeme etme
close reasoning
mantıklı düşünme
close reconnaisance
yakın keşif
close relations
yakın ilişki Noun
close relations
yakın tanıdıklar Noun
close relations
hususiyet
close relationship
yakın ilişki Noun
close relative
yakın akraba Noun
close resemblance
tıpatıp benzeme
close scholarship
belirli kişilere verilen burs
close season
avlanmanın yasak olduğu mevsim
close set
yanaşık düzende
close shave
paçayı zor kurtarma, (tehlike vb.'den) yakayı güçlükle kurtarma.
close shave
close call
close shaven
sinek kaydı traş olmuş.
close student
çalışkan öğrenci
close supervision
sıkı denetim
close temporarily
(işyerini) geçici süre kapamak Verb
close thing
kıl payı atlatılan tehlike.
to be a close thing: ramak kalmak.
That was a close thing; We nearly
hit the other car! Az kalsın öbür arabaya çarpacaktık/Öbür arabaya çarpmamıza ramak kaldı.
Noun
close thing

close-run thing ile ayni anlama gelir. nerede ise kaybedilecekken sonradan kazanılan (muharebe, seçim, yarışma vb.). Noun
close ties
yakın ilişki Noun
close to
aşağı yukarı, tahminen.
close to 40 years ago: 40 yıl kadar önce.
close tongued
ağzı sıkı, ketum, suskun.
close translation
aslına sadık çeviri
close up
(a) tıka(n)mak, kapatmak, kapanmak, ört(ül)mek, (b)
basım (harfleri) yaklaştırmak, yanaştırmak,
sıklaştırmak.
close up!
ask. Yanaş!
close up a shop
bir dükkânı kapatmak Verb
close up shops
kepenkleri indirmek Verb
close vowel
dar sesli.
close watch
tarassut
close with
(a) anlaşmak, anlaşmaya/fikir birliğine varmak.
The two ministers didn't close with each other until
near the end of the meeting. (b) razı olmak, kabul/muvafakat etmek.
The businessman quickly closed with the new offer. (c) kavgaya/muharebeye tutuşmak, kapışmak, çatışmak.
close with a deficit
açıkla kapamak Verb
close with a loss
zararla kapatmak Verb
close with an offer
bir teklifi kabul etmek Verb
close work
sürekli iş
(business) to close down
kapamak Verb
at close range
yakından
become close friends
kaynaşmak Verb
becoming close friends
kaynaşma
feel close to
yakınlık duymak Verb
have a close shave
sinekkaydı tıraş olmak Verb
in close proximity
pek yakında
live close at hand
komşu kapısı yakınında oturmak Verb
stand a close second
gözde adayların hemen ardından gelmek Verb
to close in(days)
kısalmak (günler)
very close friend
canciğer
English-Turkish phrases from Zargan's own database