basis

English-Turkish Translation

  1. Noun dayanak
  2. Noun temel, kaide, dayanak, mesnet.
    What is the basis of your opinion? the scientific basis of a theory.
  3. Noun ilke, esas, kural, ana prensip.
  4. Noun kaynak, menşe, mebde, kök(en), ana madde.
    The basis of this drink is orange juice.
  5. Noun, Mathematics taban.
    basis for a topology: ilinge tabanı.
    basis of a linear space: doğrusal uzay tabanı.

    basis of a module: doğru-uzaysı tabanı.
    basis vectors: taban yöneyleri.
  6. Noun üs, asıl.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

basis points (BPS)
baz puan Noun, Economics
basis points (BPS)
onbinde bir Noun, Economics
Management of real estate on a fee or contract basis (NACE code: L68.3.2)
Bir ücret veya sözleşme temeline dayalı olarak gayrimenkulun yönetilmesi (NACE kodu: 68.32) Noun, Trades-Professions
Real estate activities on a fee or contract basis (NACE code: L68.3)
Bir ücret veya sözleşme temeline dayalı olan gayrimenkul faaliyetleri (NACE kodu: 68.3) Noun, Trades-Professions
Wholesale on a fee or contract basis (NACE code: G46.1)
Bir ücret veya sözleşmeye dayalı olarak yapılan toptan ticaret (NACE kodu: 46.1) Noun, Trades-Professions
accrual accounting, accrual basis
gerçekleşme, tahakkuk esası
accrual basis
kasaya giren ve harcanan paraları değil sırf kâr ve zararları kaydetme yöntemi.
accrued-expenditures basis
masrafların tahakkukunu esas alan sistem
actuarial basis
aktüeryada kabul edilen temel
actuarial basis
aktüeryada kabul edilen baz
address a meeting on off-the-record basis
bir toplantıda gizli bir konudan söz etmek Verb
address a meeting on off-the-record basis
toplantı da gizli bir konudan söz etmek Verb
adjusted basis
tespit esası
adjusted basis
düzeltme esası
adjusted basis
tasfiye edilen vergi matrahı
adopt something as a basis
bir şeyi temel ittihaz etmek Verb
algebraic basis
cebirsel taban
armed-truce basis
mütareke nedeni
armed-truce basis
ateşkes nedeni
assessment basis
esas matrah
award supplementary benefits on a noncontributory basis
(devlet sigortası) karşılıksız ek tazminat vermek Verb
be on a first name phone-calling basis
teklifsiz telefon edebilme durumunda olmak Verb
business basis
işletmenin kuruluş amacı
buy on a spot basis
peşin satın almak Verb
calculation basis
hesap temeli
calculation basis
hesap bazı
capital allowance basis
amortisman değerleme esası
capital basis
sermaye temeli
cash basis
nakit esası
cash basis
gerçekleşme esası (vergi yükümlülerinin doğması için gerekli şart yani gelirin nakit olarak elde edilmiş olması
class basis
temel tarife
commercial basis
ticari temel
commission basis
komisyon ile
compound interest basis
bileşik faiz esası
concession basis
imtiyaza dayalı
constitutional basis
anayasal temel
constitutional basis
anayasal dayanak Noun, Politics-Intl. Relations
cooperative basis
kooperatif temeli
cost basis
maliyet esası
cost basis
giderlerin kayıtlarına temel olarak alınan değer
dealer selling his goods on installment basis
taksitçi
discount basis
iskonto bazı
distribution on a percentage basis
bir oran dahilinde dağıtma
do things on a day-to-day basis
idarei maslahat etmek Verb
employ on a full time basis
tamgün çalıştırmak Verb
employ on a full-time basis
tam gün çalıştırmak Verb
employ on full-time basis
tam gün istihdam etmek çalıştırmak Verb
employ someone on a month-to-month basis
birini aylık çalıştırmak Verb
espionage basis
casuslar üssü
factual basis
somut temel
financial basis
mali esaslar Noun
first come , first served basis
önce gelen hizmeti önce görür esası
gold basis
altına dayanan, altın esasına göre ayarlanan (fiyat sistemi).
gold value basis
altın değeri esası
gold-value basis
altın değeri esası
gold-value basis
altın değeri karşılığı
groundless and without legal basis
kanuni gerekçesiz
hold a meeting on formal basis
resmi toplantı yapmak Verb
inflated basis
enflasyon katılmış
instal l ment basis
taksitle
installment basis
taksitli
insurance basis
sigorta temeli
insurance basis
sigortanın esası
insurance on a premium basis
prim esasına göre tanzim edilmiş sigorta
juridical basis
hukuki sebep
jurisdictional basis
hukuki sebep
last- in , first out basis
son giren ilk çıkar esası
legal basis
kanuni gerekçe
legal basis
kanuni dayanak
legal basis
hukuki dayanak Noun, Law
liquidity basis
likidite bazı
loan on a gold basis
altın bazlı borç
loss to extinction basis
kâr komisyonu hesabında herhangi bir yıl içinde hasar oluşması halinde zararın itfa edilene kadar izleyen yıllara devri
make delivery on a cash basis
teslimi peşin ödeme karşılığı yapmak Verb
make delivery on cash basis
teslimi peşin ödeme karşılığı yapmak Verb
negotiation basis
müzakerelerin dayandığı temel
negotiation basis
müzakerenin dayandığı temel
negotiation basis
müzakerenin esas konusu
on a ... basis
... bir şekilde Adverb
on a basis
esasına göre, esas tutularak.
He is paid on a daily/weekly/monthly basis: Günlük/haftalık/aylık
esasına göre maaş alıyor (maaşını günlük/haftalık/aylık olarak alıyor).
on a consignment basis
satıldığı zaman ödenmek üzere teslim
on a consolidated basis
konsolide bazda Adverb, Accounting
on a contract basis
mukaveleli
on a daily basis
günlük olarak Adverb
on a day-to-day basis
idareten
on a flat-for-land basis
kat karşılığı Noun, Construction
on a lump sum basis
götürü olarak
on a non-credit basis
kredisiz olarak Adverb, Education-Training
on a non-discriminatory basis
eşit şartlarla
on a non-discriminatory basis
ayrımcı olmayan bir temelde, ayrım yapılmaksızın
on a non-discriminatory basis
ayrımcı olmayan bir temelde
on a part-time basis
yarımgün olarak
on a percentage basis
yüzde üzerinden
on a pro rata basis
belli bir oran üzerinden
on a pro rata basis
garameten Adverb, Mathematics
on a prorata basis
belli bir oran üzerinden
on a reciprocal basis
karşılıklılık temelinde
on a rotation basis
dönüşümlü olarak Adverb
on a royalty basis
telif hakkı lisans ücreti ödeyerek
on a royalty-free basis
lisans ücreti ödemeden
on a royalty-free basis
telif ücreti ödemeden
on a turn key basis
anahtar teslim şartıyla
on a turnkey basis
anahtar teslimi
on a voluntary basis
ihtiyari olarak
on an "as-is" basis
olduğu haliyle Adverb
on an equitable basis
adilane
on an equitable basis
hakkaniyet temelinde
on an equitable basis
hakça
on an international basis
uluslararası çapta
on landed basis
(yük) boşaltma şartıyla
on percentage basis
nispi
operate on a fee basis
ücretle çalışmak Verb
operate on a marginal basis
maliyetine (pek düşük kârla) satmak Verb
operate on a nonprofit basis
kâr gütmeden çalışmak Verb
paper basis
kâğıt para esası (ülke parasının kıymetli madene dayandırılmadığını ifade eden terim
pay on a mil e age basis
km başına ücret hesaplamak Verb
price basis
fiyat temeli
profit and loss basis
salt ekonomik temel
profit basis
kâr bazı
program (me) basis
program tabanı
program me basis
program tabanı (bir televizyon programının tahmini maliyeti
put a business on a paying basis
işi kârlı bir temele oturtmak Verb
rate basis
ücret tarifesi
recourse basis
rücu etme esası
regional basis
bölgesel temel
reorganize the economy on a stable basis
istikrarlı bir temel üzerine ekonomiyi yeniden düzenlemek Verb
retain on a per-diem-plus-expense basis
gündelik masraflar karşılığı tutmak Verb
salaried basis
maaş ile
sell on a spot basis
peşin satmak Verb
sell on a spot basis
spot olarak satmak Verb
seniority basis
kıdeme göre terfi
seniority basis
(US) kıdeme göre terfi
serve as a basis
temel teşkil etmek Verb
share an order on a fifty-fifty basis
bir siparişi yarı yarıya paylaşmak Verb
silver basis
gümüş miyar rejimi
sound economic basis
sağlam ekonomik temel
spread its business basis
faaliyet tabanını genişletmek Verb
statutory basis
kanuni dayanak
strike on a nation-wide basis
ülke çapında grev yapmak Verb
strike on nation-wide basis
ülke çapında grev yapmak Verb
supplies on a deferred payment basis
taksitli malzeme tedariki
take as basis
esas olarak kabul etmek Verb
take goods on consignment basis
malları emaneten kabul etmek Verb
take goods on consignment basis
malları konsinye olarak kabul etmek Verb
use of a collective basis
ortak kullanma
use on a collective basis
ortak kullanma
valuation basis
değerlendirme bazı
wage on piecework basis
parça başına ücret sistemi
without legal basis
yasal dayanaktan yoksun Adjective, Law
work on a cost-sharing basis
maliyeti paylaşmak üzere beraber çalışmak Verb
zero basis
sıfır temelli (bir tahvili satın alırken ona ödenen yüksek primin elde edilen faizi sıfırlaması
basis for ...
...'in gerekçesi Noun
basis for future development
gelecekteki gelişim için temel
basis for negotiations
müzakerelerin esası
basis for remune-ration
tazminat nedeni
basis of a mortgage
üzerinde ipotek tesis edilen mülk
basis of accounting
defter tutma usulü
basis of accounting
işlemlerin muhasebeleştirilmesinde temel alınan değerleme esası
basis of allocation
kota
basis of an agreement
anlaşmanın temel nedeni
basis of calculation
hesabın dayandığı temel
basis of charge
(bankacılık) değişmez maktu ücret
basis of comparison
kota
basis of comparison
karşılaştırma temeli
basis of compensation
tazminat sebebi
basis of contract
sözleşmenin temeli Noun
basis of discussion
tartışma nedeni
basis of exchange
takas nedeni
basis of existence
varlık nedeni
basis of expansion
genişleme temeli
basis of integration
entegrasyon bazı
basis of obligation
temel yükümlülük
basis of prices
fiyat saptamada dayanılacak temel
basis of rating
(askerlik) durumun takdir ve muhakemesi
basis of rating
(işçi ve memurların) durumun değerlendirilmesi
basis of revision
(şartların) yeniden gözden geçirilmesinin dayandığı neden
basis of taxation
matrah
basis of valuation
değerlendirme bazı
basis of valuation
değerlendirme temeli
basis region
(AT) temel bölge
accrual basis of accounting
tahakkuk esasına göre
be at the basis of ...
...'in temelini oluşturmak Verb
be the basis of ...
...'in temelini oluşturmak Verb
cost basis of accounting
maliyet esasına göre değerleme
depreciation on the basis of replacement cost
yenileme maliyeti üzerinden hesaplanan amortisman
depreciation on the basis of replacement costs
yenileme maliyeti üzerinden hesaplanan amortisman
form a sound basis for a patent
patent için sağlam bir temel oluşturmak Verb
form the basis of ...
...'in temelini oluşturmak Verb
have a basis in fact
gerçekte dayandığı temeli olmak Verb
on a basis of reciprocity
karşılıklı olarak
on the basis of
'e dayanarak
on the basis of facts
gerçekler karşısında
sale made on the basis of samples
örneklere dayanılarak yapılan satış
selection on the basis of aptitude
beceriye göre seçme
English-Turkish phrases from Zargan's own database